Yakınken Uzak

970 44 33
                                    

Tutamadım kendimi yine aynı günde atıyorum ikinci bölümü de. Bu bölüm teşekkür etmem gereken birine ithafen yayınlanmış olsun
-SevgiliKrizantem- teşekkür ederim 🌸

Hande

Meris'i üç gündür görmüyordum. Ne sahneye çıkıyordu ne de sosyal medyada bir paylaşım yapıyordu. Mesaj atmaya da cesaret edememiştim. Sadece Zehra'ya tekrardan bir özür mesajı atmıştım, sorun olmadığını söylemişti. Simge artık bu depresif havadan çıkmam için beni zorla dışarı çıkarmaya çalışıyordu. Aslında bugün de çıkmazdım ama bütün takımın yaptığı plana uymamazlık yapamazdım. Rahat olmamız için Meryem ablanın bahçesinde buluşacaktık. Simge'nin söylenmeleri eşliğinde hazırlandım ve evden çıktık.

Meryem abla bahçede hepimizin oturabileceği geniş yuvarlak bir alan hazırlamıştı. Neredeyse herkes gelmişti ve sohbet etmeye başlamıştık. Zehra'nın olmadığını fark ettiğimde yanımdaki Simge'ye nerde olduğunu bilip bilmediğini sordum. Konuşmamızı duyan Eda abla Zehra'nın bir arkadaşının birkaç gün önce küçük bir kaza geçirdiğini, Zehra'nın onu bırakmak istemediğini ve birazdan beraber geleceklerini, yolda olduklarını söyledi. Tamam diyip sohbete yeniden dahil oldum. Bir süre sonra Meryem abla kapıyı açmaya gitti, arkamın dönük olduğu kapıdan gelen sesi duyduğumda bu sesin sahibini hemen tanımıştım. Tatlı tatlı söyleniyordu.

Meris: Zehra beni neden sürüklüyorsun peşinden, ben gidip bir yerde eğlenebilirdim kendi kendime. Takımınla vakit geçireceğin yerde benim ne işim var, kimse tanımıyor lan beni insanlar rahat hissetmez belki yanımda.

Zehra: Meris son bir saattir hiç susmadın farkında mısın? Evde dinlenmen gerekiyordu senin zaten burada olman değil ama yerinde duramadığın için ve Deniz'ler artık sana sahip çıkamadığı için benim yanımdasın. Yıldırmışsın onları da. Sus ve yürü şimdi dikkat et bacağına da

Meris: Havlamamı da ister misin Zehra? Golden'ın mıyım ben senin?

Kaza geçiren kişinin Meris olduğunu anlamam üç gündür duymadığım sesine odaklandığım için biraz geç oldu. Panikle ona döndüğümde karşımda gördüğüm tablo içimi acıtmıştı. Sağ kaşı patlamış gibiydi ve şakağını da sert bir yere sürttüğü belliydi, çizilmişti ama yaraları kabuk tutmuştu. Sağ kolunda da dirseğini kapatan bir sargı vardı. Gözlerimi vücudunda gezdirip başka bir şeyi olup olmadığını anlamaya çalışırken yürümesiyle ayağının aksadığını fark ettim. Daha fazla duramayıp kalkıp hızla yanına gittim. Yüzündeki yaraya dokunmak için elimi uzattığımda başını geri çekti. «Meris yapma izin ver lütfen» dediğimde başını bana uzatmıştı. Yavaşça yüzünü çevirip yaralarına baktım. Şakağındaki çizikler kabuk tutmuş gibi duruyordu ama kaşı canını acıtıyor olmalı. Koluna bakmak için hamle yaptığımda kendini geri çekti.

Meris: Yeter bu kadar. İyiyim ben.

Zehra: İyi iyi baksana çenesine vurdu iyiliği hatta.

Tekrardan gidip takımın yanına yerdeki yastıklara oturduğumuzda artık bir yanımda Simge bir yanımda Meris oturuyordu. Zehra ikimizin arasına oturursa can güvenliğinin kalmayacağını söyleyerek onu zorla yanıma oturtmuştu. Otururken bacağının acıdığı belliydi, o keskin hareketlerinden eser kalmamış yavaş ve dikkatlice oturmuştu. Hala Meris'e bakıyordum, ona bu halinde bile kurduğum yanlış bir cümle yüzünden yaklaşamamak canımı çok yakmıştı. Benim hatamdı.

Tuğba: Meris ne oldu bu ne hal böyle?

Meris: Yok bir şey ya iyiyim ben Zehra'nın abartması. Kimseyle de tanışamadım bu arada merhabalar herkese Meris Soykan ben.

Şans Where stories live. Discover now