~6

781 159 387
                                    

Bazen ne yaşadığını hiç olup olmadık yerde sorgulardı insan.

Bazıları neden yaşadığını kendine sorarken bazıları ise o an ne yaşadığını düşünürdü.

Farkındalık aşamasıydı bu.

Sonra ise kavrama aşaması geliyordu.

Olaylara açıklık getirdiğin andır o an. Öyle ki birçok duygu değişimi bu evrede görülürdü.

Ben ise kavramaya aşamasındaydım.

Belki kafamı kurcalayan onlarca soruya cevap olmamıştı ama bir tanesini yok etmem bile bir başarıydı benim için.

Demek, Jeongin'in babasının bahsettiği okul buydu ve tesadüfen babam beni bu okula yazdırmıştı.

Bu tesadüf bence beklenmedik ve güzel bir tesadüftü.

Bugün benim için resmen mükemmel geçiyordu diyebilirdim. Okula yazıldığımı duymam zaten bir mucize iken yazdırıldığım okulun aslında arkadaşlarımın gitmeye başladığı okul olduğunu öğrenmiştim.

Bu çok... Mutlu etmişti.

Felix ve Wooyoung ile aynı sınıfta olmam da cabasıydı.

Düşüncelerim uzun sürmüş gibi gelirken aniden beni heyecan ile izleyen ikiliye döndüm. Ani hareketim ikiliyi korkutmuştu.

"Seung ve Jeongin nerde? Tabii Jeongin bizden küçük orası tamam da Seungmin neden burada değil?" Sorduğum soruya karşılık olarak ikili kıkırdadı.

Komik değildi de sorum ama... Olsun! Onlar gülsün yeter...

"Beyefendi bizim yüzümüzden ders çalışamıyormuş. Neymiş, dersin ortasında onu çağırıp konuşturmaya çalışarak hocadan azar yemesine sebep olmuşum. Neymiş, bir sene boyunca geçmeye çalıştığı fizik dersinde bizim yüzümüzden telefon ile yakalanmış, bilmem ne..."

Duyduklarım ile dudaklarım şaşkınlıkla yuvarlak bir hâl almıştı.

Tamam, bu alışkanlığımı bırakmam gerekiyordu.

Sorduğum soruya hâlâ cevap alamadığımdan devam etmesi için bir bakış atmıştım. Wooyoung ise omuz silkip devam etti.

"Babasına resmen yalvardı başka bir sınıfa gitmek için. Adamcağızı görseydin... Endişelenmişti, 'onlar olmadan orada rahat edemezsin, biri karışır' derken Seungmin başka bir sınıfa yazdırmıştı bile kendini."

Seungmin'in neden aynı sınıfta okumak istememesini anlıyordum. Bir düşününce benim bile başka bir sınıfa kaçasım gelmişti.

Tam cevap verecekken arkamdan bana çarpan beden ile ileri savrulmuştum. Neyse ki yeri boylamamıştım ama resmen sınıfın ortasına sürüklendiğim için rezil olmuştum. Üzerimdeki bakışları takmamaya çalışarak yanımdan öylece geçen ve bana çarptığına emin olduğum kişiyi süzdüm. Uzun boyluydu, keskin bakışları vardı ama kızıllının bakışları kadar değildi. Uzun boylu bedenin arkasından ise başka biri gitmişti. Üçlü takılıyor gibiydiler.

Bir özrü bile hor gören bedene içimden küfredip yanıma endişe ile gelen Felix ve Wooyoung'un kollarını tuttuğum gibi sınıfın dışına çıkardım.

Birkaç soru sormam gerekiyordu.

"Öncelikle, siz bir haftadır buradasınız değil mi?" Sorduğum soruya aynı anda onaylamak amacıyla kafa sallayan ikilinin arkasında kalan sınıfımın kapısını izledim nedensiz.

Bu sınıf ve içindekiler çok tuhaf geliyordu.

"Şu üçlü, kim onlar? Nereden geliyor bu ego?" Sinirlerim cidden bozulmuştu. Hiç anlamadığım bir şekilde kızılın teki ile bakışmış üstüne arkadaşı bana çarpıp hiç bakmadan çekip gitmişti.

Serendipity~ MinSung Where stories live. Discover now