~19

486 124 136
                                    

"Çocuklar biz birlikteyiz!"

____

(Jisung'dan)

Şu an herkes Hint dizilerindeki gibi bakışıyordu. Seonghwa daha iki gün önce Hongjong dan nefret ettiğini söylemiyor muydu? Şok içinde ikiliye bakarken Hyunjin bizden daha da şaşkındı. İlk konuşan ben olmuştum. "Nasıl ya? Seonghwa sen o gün sövmüyor muydun şu çocuğu?!" Dediğim ile Hongjong'un Seonghwa'nın elini sıktığını gördüm. Seonghwa da sahte bir gülücük sunup konuşmaya başlamıştı. "Hayat işte.. Bir anda fikirlerimiz değişiyor değil mi?"

Felix hala olayın şokundaydı. O sırada zil çalmıştı ve içeriye uçarmış gibi giren Seungmin herkesi korkutmuştu. "Seonghwa! Neler oluyor!!" Seungmin Hongjong ve Seonghwa'nın ellerine bakıyordu. "Şey.. Seung biz birlikteyiz!" Dediği ile Seungmin kahkaha atmaya başlamıştı. "Bir Nisan şakası olduğunu biliyorum! Kandırmayın beni!" Arkadan Chan söze atıldı. "Bugün 1 Nisan değil Seungmin. Herşey göründüğü gibi.."

Seungmin gülmeyi kesip ona bakmıştı. Telefonunu çıkarıp tarihe bakınca elimle alnıma vurmuştum. Hala ve hala onlar ile arkadaş olduğuma şaşıyordum. "Siz ciddisiniz.. Lan Seonghwa sen daha o gün sövüyordu-"

"Tamam yeter vurmayın yüzüme şunu! Seung duyduğun gibi biz birlikteyiz ve birbirimizi seviyoruz!" Seonghwa, Hongjong'a bakıp gülümseyince Hongjong da gülümsemişti. Iyy vıcık!

Arkada kalan Minho ise olanları izleyip sırıtıyordu. Nedense Minho sırıttığı zaman işin içinden birşey çıkacak gibi geliyordu. Ona yaklaşıp dirseğim ile karnına vurdum. "Lan siz mi tehdit ettiniz arkadaşımı?" Minho bana bakıp gülümsemişti. "Hayır canım! Aşk hikayelerini duymak istiyorsan git arkadaşına sor o anlatır!" Yüzümü buruşturup ona dil çıkarmıştım. Yanından geçip kapıdan çıkmıştım. Bu aralar bebeğimiz Jeongin'i çok boşluyorduk. Bu yüzden onun sınıfına doğru yürümeye başladım.

Merdivenlerden çıktıktan sonra sınıf kapısına doğru yol aldım. Kapının önüne geldiğimde içeriden ağlama sesi geliyordu ve bu ağlama benim minik tilkimin sesiydi. Kapıyı sesli bir biçimde açtığımda köşede kanlı yüzü ile Jeongin ve yani başında iki çocuk görmüştüm. Koşarak çocuklara daldım.

"Lan sizi puştlar! Ne yaptığınızı sanıyorsunuz!" Köşede ağlayan Jeongin'in sesi ve benim bağırmalarım ile duyan herkes kapının etrafına toplanmıştı. Bir yumruk geçirmiştim çocuğa. Yanındaki ise bana doğru yürüyüp karnıma vurmuştu. Cılız olduğumdan dolayı acımıştı. Ama durmadan ikisini de yumrukluyordum. En son sinir krizi geçirdiğimde babam beni kilitlediği zamandı. Şimdi ise sevdiğim birine zarar gelmesi damarıma basmıştı.

Duyan her öğrenci geliyordu ve en sonunda cesaret edip içeriye dalan arkadaşlarım ve arkasından çetedekiler gelmişti. Dikkatim oraya takıldığı için yüzüme bir yumruk yemiştim. Acı ile inlediğimde Minho koşarak çocuğa vurmaya başlamıştı. Felix, Seonghwa ve Seungmin Jeongin'i sınıftan çıkartırken, diğerleri ise iki çocuğu alıp gitmeye çalışıyordu. Tabi Wooyoung izin vermiyordu. Durmadan iki çocuğun heryerini ısırıyordu. Isırdığı yerler kanayacak kadar derindi. Wooyoung ilk defa bu derece vahşiydi. Hepimizin Jeongin'e karşı bir zaafı vardı. Ve ona zarar geldiği için çok sinirlenmiştik.

Koşarak Wooyoung'u onlardan ayırdım. Birkaç öğretmen içeri girince Chan ile bakışıp kafa sallamışlardı. Bu saatten sonra anlamıştım. Bu okuldaki herkes çete ile bağlantılıydı. Ve bu da Çeteyi yenilmez yapıyordu.

"Woo sakin ol tamam bitti bak! Jeongin'imiz iyi. Gel ona bakalım, hadi." Wooyoung kendine gelip yürümeye başladı. Koşarak revire gitmişti. Ben ise arkada kalmıştım. Gözlerim dolmuştu. Her seferinde neden bunlar başımıza geliyordu ki? Bunu hak edecek birşey de yapmadık. Hep kötüler mi kazanırdı? Masallar bize yalan mı söylüyordu yoksa? Mutlu son diye birşey yok muydu? Bu sorular aklımdan çıkmıyordu. Arkadaşlarıma zarar gelememesi için elimden gelen her şeyi yapacağıma kendime söz veriyordum. Çünkü bu acımasız dünyada beni mutlu yapan tek şey onlardı.

Serendipity~ MinSung Où les histoires vivent. Découvrez maintenant