~12

592 143 428
                                    

(Jisung'dan)

Baş ucumdan, kulaklarımı sökmeme sebep olacak lanet alarmın sesi kulaklarımı doldurduğunda resmen acı içinde inlemiştim.

Okul saatleri neden hep sabahın köründe olurdu ki? Yani, öğleden sonra da olabilirdi. Hatta gece yarısı bile olabilirdi ama lanet olası okul sabahçı olmamız için elinden geleni yapıyordu!

Oturup ağlamak istiyorum desem de oturmak da istemiyordum!

Tanrım, sadece yatmak istiyordum!

Resmen ağlayacak durumdayken kalkıp telefonumu fırlatmamak için hızla alarmı kapatmıştım.

Yerimden oflayarak doğrulup banyoya girdim.

Çıktığımda ise yüzümün iyi göründüğünden emin olduktan sonra hızla kıyafet seçip saçlarıma dokunmadan odamı terk ettim.

Merdivenlerden zor bela inmeye çalışırken aniden kopan çığlık sesi ile olduğum yerde korku ile kaldım.

Bu da neydi?

Bu çığlık bir kadın veya bir çocuğa ait değildi. Bir erkeğin acı çektiğini anlamak da zor değildi ama anlamdıramadığım şey o çığlığın neden evimin bodrumunda olduğuydu..

Dikkatle merdivenlerden indiğimde ayaklarım beni, yan koridorun sonundaki kapıya götürüyordu.

Tabii hesaba katmadığım bir şey vardı ki o da kapıda duran korumalardı.

Ne sikim oluyordu?!

Kaşlarımı çatıp önlerinde durduğumda görmemezlikten geldiler beni.

Sikikler.

Ben de onları görmemezlikten gelip içeri dalacakken hızla bedenimi tutup ileri doğru resmen itmişlerdi.

Kim oluyordu bunlar?!

"Çekilin, buranın kimin evi olduğunu size hatırlatmama gerek yoktur umarım." Dediğim ile boş bakışları ile beklemeye devam eden ikiliden biri dudaklarını araladı.

"Bay Han, zorluk çıkarmadan buradan uzaklaşın lütfen." Yine aynı kişi konuştuğunda sinirle soludum. Aptal varlıklar!

İzin vermeyeceklerini bildiğimden üç katım olan bu adamlardan dayak yememek için kuşku dolu gözler ile oradan ayrıldım.

Eğer ben Jisung isem, ne olup bittiğini öğrenecektim!

Okula vardığımda ilk iki ders çetedekiler yoktu. Üçüncü derste bir anda içeri daldılar ve yerlerine oturdular. Bu öğretmenlerin ve çalışanların nesi vardı böyle? Yani, başka bir okul olsa dersin ortasında içeriye dalarsan seni hemen disipline yollayıp derse devam ederlerdi. Ama bu okulda öyle değildi. Aslında çetedekiler için değildi diyebilirdim. Çünkü onlar dışında dersin ortasında içeriye dalan kimse yoktu.

Wooyoung, yine sabahlamıştı sanırsam.. Aptal gibi akşamaları uyumadan oyun oynayıp, anime izliyordu. Bu yüzden gözlerinin altı mosmor olmuştu.. Felix ise her zamanki gibi derse odaklanmıştı. Dokunsan gebertecek gibi durması beni korkutmuyor değildi. Seonghwa ise hüzünlüydü. Tabii yaşadıkları o kadar da hafif değildi ama kendini hep böyle üzerse de yıpranırdı. Ona unutturmak için elimizden geleni yapacaktık biz de...

Zil çaldıktan sonra herkes çıkmak için ayaklandığında içeriye müdür girmişti. Olduğumuz yerde kalırken bana dönüp gülümseyince gözler beni bulmuştu. Müdür kafasını çevirdiğinde ise göz devirdim. Birilerinin görmesi umrumda bile değildi. Yalaka adam.

"Merhaba çocuklar. Size bir duyuru yapmak için geldim. Ama bu diyeceklerim aramızda kalacak tamam mı? Başka sınıflara söylemek yok." Sadede gel demek isterdim ama cesaret sıçmıyordum sonuçta. Bu yüzden sabırla beklemeye çalıştım. "Sizde biliyorsunuz ki önümüzdeki sene lisedeki son yılınız olacak. Yani bu yüzden gezip tozamayacaksınız, ellerinize telefonlarınızı çok alamayacaksınız, arkadaşlarınızla buluşamayacaksınız. Sıkıcı bir yıl olacak sizin için." Herkes yerine geri oturmuştu ve oflamalar başlamıştı bile. Gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırdım.

Serendipity~ MinSung Where stories live. Discover now