17- KUTSAL TAŞ!

188 27 86
                                    

Hera'dan;

Ben ve Christian, Profesör Marcus'un bizler için düşünmüş olduğu projenin ayrıntılarını konuşurken aslında kendimizi ne kadar çok kaptırdığımızı fark ettim.

İki küçük çocuk gibi heyecandan yerimizde duramıyorduk.

"Hocam, bence birazda 'Çözünürlükten.' bahsetmeliyiz." dedi Christian elindeki dosyaları titizlikle incelerken.

"Ben ise, 'Bağ enerjilerine.' değinilmesi gerektiğini düşünüyorum." dedim.

Profesör her ikimizede yanıt vermeden önce, sanki bir şey arıyormuşcasına bilgisayarındaki klosörleri birer birer açmaya başladı.

Büyük bir ciddiyetle klosörlere bakıyordu.

Dönüp Christian'na baktım, oda benimle aynı şeyleri düşünüyordu.

Odadaki sessizlik yaklaşık olarak 5 dakika boyunca sürdü ve ardından;

"İki ayrı çalışma yerine tek bir çalışma üzerine yoğunlaşmanızı istiyorum." dedi Profesör Marcus.

"Tabiki, siz nasıl isterseniz." dedim gülümseyerek.

"Ondan hiç şüpheniz olmasın." dedi Christian.

"İlk olarak yazılı bir metin ve sonrasında görsel şölen ile birlikte başarılı bir sunum bekliyorum."

Profesörün 'Sunum.' demesi ile yüzümde kocaman tatlı bir gülümseme oluşmuştu çünkü aklıma Christian'la ilk defa karşılaştığım gün gelmişti.

"Bence sunum Hera'dan sorulur." Dedi Christian eliyle beni işaret ederek.

"Sizi hayal kırıklığına uğratmayacagız." Dedim.

"O zaman." deyip iki eliyle bize kapıyı gösterdi Profesör.

İşte onda en sevdiğim özeliklerinden biride buydu: çok az ama öz konuşurdu, fazla laf kalabalığa gerek olmadını savunur ve günün büyük çoğunluğunda hiç kimseyle iletişime geçmezdi.

Hayat bulduğu, çalıştığı, konfor alanı olarak nitelendirdiği yer: onun ofisiydi.

Benim için akıl hocası konumuna sahiptir kendisi ve umarım bende onun için özel biriyimdir.

Christian'la beraber Profesöre saygıyla eğildikten sonra yavşça odasından çıktık.

"Hakan hoca buralarda mı?" dedim.

"Evet, hadi yanına gidelim."

💎                   💎                    💎

Hakan hoca ile uzunca sohbet ettikten sonra artık etütten ayrılma vaktinin geldini düşünerek Christian'na bakış atıyordum ki;

"Çocuklar benim acil çıkmam gerek." dedi Hakan hoca, telaşlı bir ses tonuyla.

"Umarım kötü bir şey yoktur hocam."

"Önemli bir şey yok çocuklar yani merak etmenize gerek yok, sadece Mert beni bekliyormuş."

Mert'te kim?

"Oh iyi o zaman hocam, zaten bizde birazdan kalkıyorduk." dedi Christian.

"Kendinize iyi bakın çocuklar, bize lazımsınız." deyip yanımızdan ayrıldı.

'Bize lazımsınız.' derkenki ses tonu; bir öğrencimi daha kaybetmek istemiyorum acısıydı.

Onu o yapan şey tamda buydu: öğrencilerine olan düşkünlüğü.

"Mert'te kim?" dedi Christian benim sormama fırsat vermeden.

"Aklımı okudun, bende bilmiyorum." dedim.

Hera ve AdenWhere stories live. Discover now