Yalan

2.1K 181 90
                                    

İyi okumalar.

*

Zincirlere vurulmuş hayatımda şeytanın karşıma geçerek elindeki kadehle beni izliyordu. O şeytan babamdı, elindeki kadeh ise hayatımdı. Şeytan kadehi yere atıp kırdığında her şey bitecekti. Eğer o kadehi elime almayı başarırsam, yaşayacaktım.

Oturduğum sırada ellerimle masaya ritim tutarken derse giren Fizik Hocasının bağırış seslerini duyabiliyordum. Fakat aklım o kadar bulanıktı ki ne dediğini anlamıyordum. Kafam fazlasıyla meşguldü. Bugün aşağıya inip inmemek arasında çok kalmıştım. Aşağıya indiğimde beni öldürme ihtimali vardı. Bu durum beni fazlasıyla ürkütüyordu. Masaya bakakalmışken birinin dürtmesiyle irkilmiştim.

"Jungkook iyi misin?"

Hayır.

Kafamı onaylarcasına sallarken, sınıftaki çoğu kişinin gözünün üzerimizde olduğunu biliyordum. Karşımdaki hoca bana inanmış gibi durmuyordu. Ama fazla kurcalamak istememiş olmalı ki, önüne dönüp ilerlemeye başlamıştı. Gözüm Jimin'e kayarken endişeyle bana bakıyordu. Ona bakmayı kesip masanın üzerindeki elime bakmaya devam ettim.

Bir süre sonra zil çaldığında sınıfta boşalmaya başlamıştı. Jimin hemen yanıma gelmişti, bir iki dakika sonra ise sınıf kapısında Hoseok belirmişti. Ben ve Jimin aynı sınıftaydık, Hoseok ise bizden ayrı sınıftaydı. Daha doğrusu bu dönem ayrılmıştı. Sınıftaki bir çocukla aralarında ciddi bir kavga olmuştu ve çocuğun kafasını masaya vurmuştu. Bu sebepten müdür sınıfını değiştirmişti.

Onlara anlatmaya karar vermiştim. Onlardan yardım almaya ihtiyacım vardı. Yoksa kafayı yiyecektim. Sınıfa göz attığımda sadece iki kişi vardı. Oturduğum sıradan kalkıp kapıya ilerlerken, arkadaşlarım da peşimden geliyordu. Hızlı adımlarla yangın merdivenlerine ilerlemeye başladım. Jimin ve Hoseok içeri girerken çevreye kısa bir bakış atıp kimsenin olmadığından emin olduktan sonra kapıyı kapattım. İkisi de merdivenlere otururken endişeyle ikisine baktım. Tam ağzımı açıp konuşacağım sıra kulağımın altında hissettiğim soğuk nefesle kalakalmıştım.

"Sakın bir şey anlatmaya kalkışma."

Duyduğum sesle bedenim kaskatı kesilirken gözlerim yuvarlarından çıkarcasına büyümüştü. Karşımdaki arkadaşlarım endişeyle yanıma gelmişlerdi. İkisi de elini omuzuma koyarken Hoseok şikayetçi bir tavırla konuşmuştu.

"Tanrı aşkına. Neler oluyor Jungkook, sen iyi misin?"

Öylece kalakalmışken yine aynı sesi işittim.

"Şimdi bir şey yokmuş gibi devam et ve biricik arkadaşlarını yanından gönder."

Gözlerimi sıkıca yumarken Jimin ve Hoseok'un endişeli sesleri gelmeye devam ediyordu. Gözlerimi açıp ikisine de baktığımda gerçekten çok endişelenmişlerdi. Yüzümde zoraki bir gülümseme oluşurken gözlerimin dolmaması için kendimi sıkıyordum.

"Ah, iyiyim. Siz kantine inin hırkamı sınıfta unuttum onu alıp geliyorum."

İkisi de kaşlarını çatarken Jimin öfkeyle konuşmaya başlamıştı.

"Aptal mı var senin karşında? İki gündür fark etmiyor muyuz sanıyorsun. Buraya getirdin bizi tam bir şey söyleyecekken sustun. Anlatsana Jungkook, neler oluyor?"

Yutkunduğum sıra yalana başvurmaktan başka bir çarem olmadığını biliyordum.

"Önemli bir şey değil Jimin. Sadece yine babamla tartıştık. Bunu söyleyecektim, sonra da vazgeçtim işte moralimizi bozmaya ne gerek var?"

UNIVERSE / TAEKOOK (DÜZENLENİYOR)Where stories live. Discover now