Gözlerine Bakmaya Kıyamazdım

2.1K 192 92
                                    

İyi okumalar dilerim.

*

Bodrum katını kapısının önünde öylece dururken sakin olmak için derin nefesler alıp veriyordum. Bakışlarım ilk olarak Yoongi'nin bana verdiği bilekliğe kaydı, taşın rengi soluktu. Sönmüştü. Büyük ihtimalle vücudundan ayırdığından dolayı sönmüştü. Vücudundan ayırdığı için arkadaşınında bilekliği sönmüş olmalıydı, peki arkadaşı endişelenmiyor muydu? Ya da bodrum katında ne işi vardı? Bu düşüncüler endişemi daha da arttırırken sakin olmaya çalışıyordum.

Parmaklarım yavaşça kapının kulpunu buldu ve aşağıya doğru indirdim. Kapı gıcırtılı sesle içeri doğru açıldığında gözlerim direkt karanlık odayı taradı. Elimdeki feneri havaya kaldırırken havada uçuşan toz tanelerini görebiliyordum. Ve toz kokusu yoğun olarak geliyordu. Bu midemi bulandırmıştı. Yüzümü buruşturarak içeri doğru adımlamaya başladım. Adımlarım odanın ortasında dururken elimdeki fenerin ışığını içeride gezdirmeye başladım. Nefesim hızlanırken içimden sakin olmam gerektiğini sayıklıyordum.

Baban burada değil Jungkook. Merdivenlerden yaklaşan ayak sesi yok. Kemerin demir kısmının sesi yok. İğrenç kahkaha sesleri yok. Güvendesin. Karanlıktan değil, babandan korkuyorsun.

Sağ tarafımdan gelen adım sesleriyle o tarafa döndüğümde feneri direkt olarak o tarafa tuttum. Gözlerim bana yaklaşan adama tutunurken, boş bakışları ilk yüzümü incelemişti daha sonra gözlerime tutunmuştu. Yanımdan geçerken sert sesiyle konuşmuştu. "Takip et beni."

Şaşkınca arkasından bakarken o ise kapının önüne geçmiş kulağını kapıya yaklaştırmıştı. Sanırım birinin olup olmadığını kontrol ediyordu. Kimse olmadığını anlamış olacak ki son kere bana bakmış ve sağ tarafa yönelerek yürümeye başlamıştı. Bir süre şaşkınca arkasından bakarken hemen toparlanıp peşinden koşmaya başladım. Fenerle önümü aydınlatırken onu ilerideki duvara monte edilmiş rafa yaslandığını görmüştüm. Adımların ona yönelirken karşısına geçtim. Boyu benden uzun olduğu için kafamı biraz kaldırmak zorunda kalmıştım. Konuşması için yüzüne bakarken boş bakışlarla bana bakmaya devam ediyordu. Kaşlarım çatılırken beklentiyle yüzüne bakmaya devam ettim. Konuşmayacağını anladığımda ben konuştum.

"Seni dinliyorum."

Söylediğim şeyle kaşları havaya kalkarken yüzünde küçük bir tebessüm oluşmuştu. Bu sefer benimde kaşlarım kalkarken konuşmamaya devam ediyordu. Pekala, dalga mı geçiyordu benimle?

"Hey, açıklama yapmayı düşünüyor musun?"

Gülerek bana bakmaya devam ederken iyice sinirlenmeye başlamıştım. Evet, o arkadaşıyla baya dalga geçiyordu benimle.

"O arkadaşınla bir olup dalga mı geçiyorsunuz benimle? Anlamam lazımdı bu bileklik saçmalığından, söylesene çok eğlendiniz mi?"

Sinirle konuşmamla hâlâ konuşmamıştı. Bu durum fazlasıyla sinirimi bozarken arkamı dönüp kapıya ilerlemeye başladım. Sinirle derin nefesler alırken çığlık atmamak için kendimi zor tutuyordum. Kapıya yaklaştığım sıra bileğime dolanan ellerle durmak zorunda kalmıştım. Arkamı dönerken bakışlarım bileğimdeki elinden yüzüne çıktı. Yüzünde eğlendiğini belli eden bir gülüş vardı. Gülümsemesiyle iç çekmemek için kendimi tutarken sinirim daha ağır basmış olmalı ki sinirle ona bakmaya devam ettim.

"Sadece, sesini duymak için sustum."

Hırıltılı sesiyle konuşurken, söylediği şeyin şaşkınlığıyla gözlerimi kocaman açarak ona baktım. Bu tepkime karşı yüzünde ki gülüş büyürken, bakışları ilk yere inmiş sonra yine yüzüme çıkmıştı.

UNIVERSE / TAEKOOK (DÜZENLENİYOR)Where stories live. Discover now