Zamanın Eseri

191 39 74
                                    

tür romantizm dram

"Bu zamanın eseri unutma zamanın eserini yok eder aşk."

"Sen bu kitabı nereden buldun hemen açıkla!" Diye bağırıyordu hemşire üstelik bana sinirliydi. Çünkü kuralları ihlal etmiştim. Korkarak sesimi çıkarmadım. Onun adını söyleyip zor durumda bırakamazdım. Bir çözüm bulmalıydım. Yapıcak bir şey yoktu benim,dedim.


"Özür dilerim ama benim." dedim cümleler boğazıma takılmıştı. Bunu bile çok görüyorlardı.


"Bunu alıyorum dikkatli ol yoksa cezaya kalırsın." diyordu hemşire. Ceza bağlanmaktı. Evet yanlış duymadınız bağlanmak. Çünkü burada bir Anka kuşu, bile özgür olamazdı. Gözlerimi kapadım. Uyumuyordum. Ama uyuyor gibi yaptım. Hastane yatakları rahatsız ediciydi. Bugünde banyo günüydü. Herkes bir arada yıkanıyordu. Oldukça sinir bozucuydu. Sıra beklemek zorunda kalıyorduk. Ve kapılar kapanmıyordu. Bu da intiharı engellemek içindi. Ama mahremiyet gittikçe azalıyordu. Burası bakırköydü...pek bir şey aramamak gerekiyordu zaten. Çamura batmıştım. Çıkacağım günü, bekliyordum. Çünkü başka çarem yoktu. Diğer kişiliğim neredeyse annemi öldürecekti. Bu asla normal değildi. Normal olmak için her şeyimi verebilirdim. Bu doğuştan değildi ama dünya bana doğuştan diye bağırıyordu adeta.


"Uyanın hemen!" Ve bir de kalkma saati vardı. Saat daha 6 ydı. Hemşire sadece emirleri uyguluyordu. Ve etrafta bizi izleyen kameralar vardı. Buna ne gerek vardı buradaki insanlar zararsızdı. Zararları sadece kendilerineydi tıpkı benim gibi. Bugün o çocuğu tekrar görme umudumu içimde saklıyordum. Konuşmak iyi geliyordu. Üstelik seninle aynı durumda olan biriyle. Sürekli etrafta dönüp ben ölmek istiyorum diyen bir kız vardı. Haklıydı bu dört duvar dışarıdaki gökyüzü kadar normal gelmiyordu insana. Banyo yaptıktan sonra giyindik hava sıcaktı. Bu yüzden bahçeye çıkarmışlardı bizi. Hastanenin bahçesinde spor aletleri vardı. Oraya gittim. Ve biraz ayaklarımı kullanarak pedal çevirdim. Tam o sırada o çocuk bana doğru geliyordu. Gözleri ruhumu ilmek ilmek bağlıyordu. Onunda vücudunda çizikler vardı tıpkı benim gibi. İnsanlara göre bizler birer güçsüz asalaklardık. Ama gerçek böyle değildi. Biz kendimizi sevmeye çalışan insanlardık anlamıyorlardı.


"Nasılsın? Anka bugün çok güzelsin...kitabı almışlar duydum ve senden özür dilerim."


"Sorun değil." dedim nefesimi dışarı üfledim.


"Peki ama bana Anka demeyi sürdürme çünkü ben uçup kurtulamıyorum buradan ya da yenilenemiyorum."


"Hayır bir gün çok güzel yenilenmiş bir kadın olacaksın kendine yüklenme."


"Ailem yok nasıl çocuk nasıl."


"Buradan çıkacağız ben buna inanıyorum."


Bu çocuğa güvenmeli miydim? bilmiyordum. Benimle beraber pedal çevirdi. Sonra zaten hepimiz hapishanelerimize geri döndük. Onun dedikleri zihnimden çıkmıyordu. Bana ismini söylememişti. Sanırım zamanla öğrenecektim bunu. Bizi mutfaha çağırdılar tüm hastaları. Temizlik varmış kışın buraya girdiğimizde donardık. Çünkü soğuk olurdu mutfak ama kimsenin umrunda bile olmazdı. Bir kadın ağlıyordu ona destek olmak için yanına gittim.


"Dışarı çıkamam olmaz beni öldürür." Kocasından bahsediyordu. Yine bir erkekten. Nasıl yaşıyorlardı böyle erkek zulmüyle yetmez miydi? bu kadar kadın. Tekrar tekrar olmak zorunda mıydı bunlar. Şimdi bu kadını hangi devlet koruyacaktı. Er ya da geç buradan çıkacaktı peki ya sonra ağlamak istedim bende. Ama ağlayamadım yalnızca sarıldım ona.


"Her şey geçecek." dedim ama geçmeyeceğini biliyorduk. Umut ettim umarım ölmez umarım ölmez. Çünkü her kadının canı değerliydi. Ama bazı erkekler bunu anlamıyorlardı. Kaba kuvvet her şeyi çözerdi ne de olsa allahım ne sığ bir düşünceydi bu.


"Seni görmek isteyen biri var Gece herkesin ailesi geldi ama sana genç bir adam geldi."


Bu oydu hayatımı mahveden adam.

Anka UMUT SERİSİWhere stories live. Discover now