'five

202 27 11
                                    

"Sen miydin?"

"Değilim diyorum ya!"

|🚫|

"Bize 3 tost getir. Yakalanma."

Sunoo kantine gidip dedikleri gibi üç tost yaptırmaya başladı. Beklerken yanına Jay geldi, çaktırmamak adına o da kendine tost istedi. İkisi yan yana beklerken "Yanlarında dikkatli ol. Yeonjun'un başı belada." dedi Jay. "Ne demek belada? Birileri mi görmüş?"

"Seni değil. Başka birine zorbalık yaparken görülmüş."

Sunoo müdür yardımcısı ayağına çağırılıp bu pislikle tanışmasının üzerinden iki ay geçmişti. Bu iki ay içerisinde oldukça iyi saklamışlardı kimliklerini, amaçlarını.

İlk gün sırtına süt fırlatan koyu kahve saçlı, kedi gözlü çocuk üst sınıflardan Choi Yeonjun'du. Bunu isim kartını taktıkları zamanlarda, iki ay içerisinde öğrenmişti.

Diğer kumral saçlı çocuk aynı dönemden olduğu Nishimura Niki'ydi. Yabancı uyrukluydu ama küçükken gelmişti bu ülkeye. Fazlasıyla adapteydi yani. Dersleri iyiydi, bu yüzden Yeonjun kadar göze batmıyordu. Zaten Yeonjun son sınıf, dersleri vasat üstü biriydi, ne beklenebilirdi ki?

Bir de tanışmaları şu anki durumları kadar garip olan, aynı dönemden Lee Heeseung vardı. Sessiz ama sözünü geçiren bir yapısı vardı. Aralarında olmasına rağmen zorba değildi, hatta tüm hocaların en çok bayıldığı o öğrencilerdendi. Ama burada göz yumuyordu işte.

Jay ile böyle zamanlarda çok göze batmamaya çalışıyordu. Sevgilisinin Jay olduğunu öğrenmişlerdi, her şeyi bildiğini bilmiyorlardı ve ilk sınavlar çoktan bitmişti. Jake'i kendinden uzak tutuyordu, Jake de 'bu salak canına mı susamış' modunda yalnızca izliyordu.

Jay, Jake ve Sunghoon ile arkadaşlığını kurmuştu. Sunoo da... Yeonjun tarafından görüyordu zorbalığını asıl. Hala kardeşini ölüme iten ekip bu muydu bilmiyordu, bu yüzden her gün daha zorlaşsa da dayanıyordu. Jay vazgeçebileceklerini gündeme getirmişti bir seferinde, ama Sunoo sorun olmadığını, dayanabileceğini söylemişti. Sonra da vücudundaki yaraları sarmışlardı. Bir tek yüzüne vurmuyorlardı, nedense.

Psikolojisi ne durumdaydı kendi de bilmiyordu aslında. Mazoşistlik miydi bu, yavaş yavaş kaybediyordu zihnini. Jay'in haberi yoktu bunlardan, engellerdi yoksa. Kendi kendini yiyip yok ediyordu, bile isteye. Jungwon'un da bu aşamalardan sırasıyla geçtiğini bildikçe acı etki etmiyordu. Bu noktada tıkanıyordu her şey.

Sunoo tostları alıp bir tanecik arkadaşlarının yanına hızla gitmeye başladı. Hatta koşuyordu resmen, nefes nefese kalmıştı. Bahçede, ağaçlar tarafından önü kapanan yerde bir bank vardı. Orada oturuyorlardı. Sırtları bahçeye dönük olduğu için olasılık dahilinde yüzlerini gören de olmuyordu.

Bu şekilde koşarak gelmesi dikkat çekici olacağından karşısındaki üç kişi de gerilmişti, kaşları çatık halde Sunoo'ya bakıyorlardı.

"Gitmen lazım. Öğleden sonra sınıfına geleceklermiş. Biri seni görmüş olmalı."

Yeonjun yayıldığı yerden yavaş yavaş ayağa kalktı. "Kim dedi?" diye sordu. "Konuşulurken duydum. Tek kişi değildi, doğru olmalı."

Niki, Sunoo'nun elindeki tostlardan birini alıp ısırmadan hemen önce "Sana neden inanalım? Belki bizi tuzağa düşüreceksin?" dedi. Sunoo derin bir nefes alıp "Bir kez güvenseniz." dedi, ciddiliği muallaka düşürmüştü. Heeseung "Düşürse iki ayda düşürürdü. Bir bakın." diye mırıldanarak ikna ettiğinde Yeonjun ve Niki hızlı adımlarla ayrıldılar yanlarından.

a thousand stolen psychological experiences.﹕enhypen ✓Where stories live. Discover now