'eight

161 27 35
                                    

Sunoo titremeye başlarken Jay yerinden fırlayıp apar topar evden çıkmıştı. Heeseung Sunoo'nun bedeni gibi titreyen gözlerine, Sunoo da aylardır merak ettiği o ismin çıktığı dudaklara bakıyordu. 

"Niki ne?" diye mırıldanabildiğinde Heeseung huzursuzca yerinde kıpırdandı. "Jungwon'un zorbası. Onu ölüme iten kişi." 

Sunoo'nun yüzü de kızarmaya başladığında Heeseung yerinden kalkıp yanına gitti, elini alnına koydu. "Hastaydın değil mi? Pat diye söylemeseydim keşke. Ateşin var." şeklinde kendince söylenerek tuvalet olduğunu düşündüğü odaya girdi. Asılı havlulardan birini alıp suya tuttu.

Islak havluyla beraber geri döndüğünde Sunoo'yu zorla yatırıp alnına havluyu koydu. Ağlıyordu, yüzündeki yaralar acımaya başlamıştı Sunoo'nun. Heeseung, Sunoo'nun üstündeki kazağı çıkartıp üstüne örtü gibi örtmeden hemen önce bedenindeki yaralara da şahit oldu.

"Ağlama, ateşin düşmez." diye mırıldanıp karşısındaki ıslak gözleri silmeye çalıştı. Sunoo konuşmuyordu ama iyice kızarmıştı, titremesi de sürüyordu. Yavaş yavaş iç çekişlere döndü ağlayışı.

"İçimdeki insan sevgisi bambaşka seviyede."

|🚫|

"Sakinleştiysen her şeyi anlatacağım. Ama söz ver, hiçbir şey yapmayacaksın bensiz. Neden diye sorma, anlatacağım."

Sunoo kafasını sallayıp onayladı Heeseung'ı. Sakinleşmiş, ateşi de düşmüştü. Heeseung tıbbi işlemleri gerçekten iyi biliyordu. Hala aynı şekilde yatıyordu, kazağını geri giymişti, Heeseung da hemen başında yere oturup sırtını koltuğa yasladı. Birbirlerinin yüzünü görmeden daha kolay olacaktı. 

"En baştan başlayayım. Öncelikle, Niki bipolar hastası. Ortaokul üçteyken babasını ve ablasını kazada kaybetti. Arabadan kendisi sağ çıktı, annesi araçta değildi. Kafayı yedi, sonunda teşhisi kondu. 

Kaza değildi. Bile isteye işlenmiş cinayetti. O yaşlarda çocukken her şey çok kolay gelir göze. Lisede bu okula geldi. Cinayeti gerçekleştiren adamın oğlu bizim okulda, üçüncü sınıf öğrencisiydi. O sırayla bağlantısı da burada başlıyor, çocuk senin sıranda oturuyordu. Adı Choi Beomgyu'ydu, üçünüzün olduğu gibi şirin yüzlü...

Neyse, birinci sınıftayken üçüncü sınıftaki bu çocuğa zorbalık yaptı. Kolay bir şey değil normalde, ama hastalığın verdiği siniri ondan çıkardığı için güçlü konumdaydı. Elbette Beomgyu'nun suçu yoktu ama hasta küçük bir çocuğun zihninden bahsediyoruz. Beomgyu intihar etmeye çalışırken bulundu, tedaviye alındı ve okuldan ayrıldı o yıl. Sevgilisi de vardı, o da Niki hakkında iğrenç söylentiler yaydı. Zorba ve hasta olduğunu asla söylemedi, ama babasının hak ettiği yerde olduğunu, ablasının da beş çayı kurabiyesi gibi gittiğini söyledi. Niki'nin yerinde ol bu durumda. Onu savunacağımdan değil ama ne hissettiklerini tahmin et.

Sonuçta sevgililere de bu yüzden takıldı. Onun gözünden sevgililer ayakkabıya yapışan sakızdan başka bir şey değildi. Benim konumuma geleceğim akışı bozmamak için. Buraya kadar olan çoğu şeyi olayın içinde olmadan öğrendim. 

Hayalim psikoloji okumak. Niki'nin zorba olduğunu öğrendiğimde bu konuyu çok merak ediyordum. Nasıl birine zarar verebileceğini, neden vereceğini ve karşıdaki kişilerin tepkilerini, her şeyi merak ediyordum. Arkadaş oldum, o psikoloji ile birebir tanıştım. Başka sınıfta olmamız iyi bir şeydi. Her an Niki ile beraber olsam o psikolojiden zarar görürdüm. 

İkinci sene Yeonjun ile tanıştık. O sene Niki ilaçlarını kullanıyordu, temiz bir sene oldu. Üçüncü senemize geldiğimizde, Niki ilaçlarını bıraktı. Tekrar sarmak için insan aradı. Yeonjun zaten ikinci senemde bile -kendisinin üçüncü senesi oluyordu, bir dönem büyük- ufak zorbalıklar yapıyordu ama karışık kişilere. Oyun haline getirdiler. Tekrar o sınıfa ve sıraya sardılar.

Kang Taehyun oturuyordu o zamanlar. Bu dönemin başı işte. Yeonjun asıl zorbaydı bu sefer, biz yanındaki askerleriydik. Çok zaman geçmedi, Taehyun okulunu değiştirince o sıraya Jungwon geçti. Sınıf arkadaşlarıydı zaten, bula bula onun yerini bulup oturmuş zavallı. Sıra Niki'deydi. İlaçlarını bir kez bile almadan başladı zorbalığa. Ne ruh dayanır ne beden. Fark ettiysen asla yüzünüze vurmazlar, direkt kanadığı için eğlenceli olmazmış. 

Niki bir gün, yine Beomgyu hakkında bir şeyler duymuş. O sinirini birinden çıkarması lazım, Jungwon'a sarmış. Yeonjun da ben de yokuz. Jungwon'u hastalıktan Beomgyu olarak görmüş, 'Susmanı söylemiştim.', 'Çeneni kapalı tutmalısın.' diye bağıra bağıra dövmüş. Niki'nin annesi beni aradı o sırada. Okulda görüşmedeyken Niki'nin birden yanından kaybolduğunu söyledi. Annesine gelince, sözü geçen biri, Niki'nin dersleri elbette iyi değil, ama annesi yükselttiriyor hocalara. Yine öyle bir konuşma.

Neyse, ben Jungwon'u da arayıp ulaşamayınca çıktım evden. Okula yakın bir yerde buldum bu ikisini. Niki artık Jungwon'un üzerine oturmuş, yumruklarını sıralıyordu. Seni kurtarışımdan iyi olmasın, Niki'yi kenara attım. Ölecekti Jungwon yoksa. Bir şekilde Niki'yi annesinin almasını sağlayıp Jungwon'u sırtlandım. Koşa koşa kendi evime götürdüm. Hocalar okuldayken revire gidemezdim, akşam olsa da görüşmeler için kalmışlardı. Psikoloji hayalinin verdiği bir tıp bilgim de yok değildi. Tedavi ettim Jungwon'u, telefonundan annesine mesaj attırıp kendi yatağımda yatırdım.

İnleye inleye uyudu, rüyasında acı çekti, tüm gece başında uyanık kaldım. Bir aralık "Özür dilerim." diye mırıldandığını duydum. Sesini son duyuşum o oldu. Uyuyakalmışım insan olarak. Uyandığımda "Teşekkür ederim." yazılı bir not bırakmıştı, gitmişti. Okula gittim, gelmemişti. Aradım, açmadı. Her ihtimale karşı annesinin numarasını almıştım. Aradım, eve de hiç gitmemiş, 'Kardeşine haber veririm, işteyim.' dedi. Tamam dedim, size haber verdi işte. Sonrasını siz daha iyi biliyorsunuz. 

Ben böyleydim, tek amacım psikoloji tecrübesi kazanmaktı. Bencilliğim buydu, zarar görmelerine izin verdim ama tedavilerini de gizliden ben yaptım. Pişmanlığımı böyle azalttım. Her zaman olan soğukkanlılığım bu olaylarla arttı, hatta duygusuz denecek hale getirdi. Uzun uzun düşününce içimdeki tek duygu acımaydı. İnsanlara acıdım hep. Eğlence uğruna ölenlere, zarar gören aile ve arkadaşlara, sevgililere, Jungwon'a, sana, Jay'e, Niki'ye..."

Heeseung arkasından gelen burun çekme sesinden sonra kendi gözünden akan yaşı gizlice sildi. Kafasını Sunoo'nun göğsüne doğru yasladı.

"...en çok da kendime acıdım."

a thousand stolen psychological experiences.﹕enhypen ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin