'nine

160 23 3
                                    

"Jay beni dinler misin iki dakika!?"

"Ne var!?"

Yürüme seslerinin kesilmesiyle durup gerçekten dinlediğini anladı Sunoo. Kucağındaki yastığı kenara koyup cam kenarına geçerken konuşmaya başladı.

"Niki'yi aramayı bırak. Nerede olduğunu bulamazsın. Hem bulsan ne olacak?"

"Ne mi olacak? Yapacaklarımızı konuştuğumuz günü unuttun mu?"

"Bu yüzden dinle beni. Yapmayacağız onları. Niki bipolar hastasıymış. Polise şikayet edeceğiz, aylardır almadığı o tedaviyi zorunlu olarak alacak. O birini öldürmüş olsa da biz onu kurtaracağız."

"Biri mi? Biri dediğin kişi kardeşin farkında mısın!?"

"Biliyorum ama onu öldürsek Jungwon mutlu olur muydu? Hem tedavi olacak diyorum, sonra ceza işlemi. Karşılıklı kazancımız olacak. Heeseung'ın son isteği bu. Lütfen."

"Ne zamandır Heeseung'ın isteklerini yerine getiriyorsun Sunoo? Hala nasıl güvenebiliyorsun söylediklerine?"

"Güveniyorum işte, sen de bana güvensen-"

"Jungwon'un katillerinden birisi de Heeseung!"

"Değil işte!"

İkisinin de sesleri son seviyelerine vardıktan sonraki bu sessizlik hiç iyi olmamıştı. Sunoo göz ucuyla; koltuğa oturmuş, kendisini izlerken elleriyle uğraşan Heeseung'a bakıp tekrar camdan dışarıya döndü. Jay de gökyüzüne bakıp derin bir nefes aldı.

"Marketin arkasındaki sokaktan çıkıp yanımıza gel. Öğrendim her şeyi."

Sunoo camdan Jay'in telefonu kapatıp hızlı hızlı gelmeye başladığını görünce Heeseung'ın yanına döndü. Gözleri yandığı için hafifletmek adına buz almıştı eline, gözüne koyuyordu. Heeseung'ın tedavi bilgilerinin yanı sıra kendisinin böyle bir yöntem kullanması komik gözüküyordu.

Aradaki gergin dakikaları kesmek istercesine "Aslında kardeşine çok benziyorsun. İkiniz de şirinsiniz." dedi Heeseung. Sunoo buzu gözünden çekip tam ona baktığında kapı açılmış, ardından Jay odaya giriş yapmıştı.

Jay'e her şeyi, gerekli olan her şeyi, anlattıklarından sonra ertesi gün okul olmadığından Jay Sunoo'larda kalmaya karar verdi. Heeseung da artık gitmesi gerektiğini düşünüp evden ayrıldı. Zaten Sunoo'nun babası işten çıkmış, gelmek üzereydi ve bu dağılmış kızarık yüzüyle karşılaşmak istememişti Heeseung.

Heeseung'ı yolcu eden ikili Sunoo'nun odasında sessiz sessiz oturuyorlardı şimdi de. Konuşma başlatmak için uygun cümleleri arıyorlardı ikisi de, içlerinde.

"Tedavi almak istiyorum."

Jay Sunoo'nun yüzüne çevirdi gözlerini. "Ne tedavisi?"

"Ruhsal sağlığımın iyi olduğunu düşünmüyorum. Sonum Niki gibi olacak diye korkuyorum. Daha da geç olmadan, zorlaşmadan kurtulacağım."

"Neden daha önce söylemedin? Hani her şeyi anlatacağına söz vermiştin? Zorlaşınca bırakacaktık."

"Söylesem hiçbir zaman öğrenemezdik gerçekleri. Bu konuda üstüme gelme."

"Jake ve Sunghoon'a da söyleyeceğim kim olduğumuzu. İyi arkadaşlar, güvenlerini kırmak istemiyorum."

"İyi olur."

Tekrar sessizlikte boğulduklarında Sunoo telefonuna, Jay de komodinin üzerindeki Jungwon'un resmine bakmaya başladı. Aklı çok karmaşıktı. Evden çekip gidince Niki'yi bulmak istemiş ama ayakları tereddüt etmişti. Sunoo telefonla arayana kadar yakınlarda gezinip durmuştu. Sinirini telefonda Sunoo'dan çıkarmaya kalkışmıştı. Lise üçteyken zihinlerinin uğraştığı konuların bunlar olması üzücü geliyordu.

"Tamam, yarın polise gidelim."

"Teşekkür ederim."

|🚫|

"Yang Jungwon'un bedeninde zorbalık gördüğüne dair izler vardı. Kimin yaptığını bulduk, şahit de getirdik."

"Evet. Ben Lee Heeseung, en başından beri olayın içindeydim. Tanık ifadesi vermek istiyorum."

|🚫|

"Üçüncü sınıftaki yabancı öğrenci Nishimura Niki, Yang Jungwon'a zorbalık yapan kişiymiş. Jungwon'un bu yüzden intihar ettiği söyleniyor. Niki de tımarhaneye yatırılacakmış. Duydunuz mu?!"

a thousand stolen psychological experiences.﹕enhypen ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin