31. BÖLÜM

896K 48.7K 83K
                                    

"Bir başka füsun fışkırıyor sanki yüzünden,
Bir yüz ki yapılmış dişi kaplanla hüzünden...
Hasret sana ey yirmi yılın taze baharı,
Vaslınla da dinmez yine bağrımdaki ağrı.
Dinmez!
Gönülün, tapmanın, aşkın sesidir bu!
Dinmez!
Ebedi özleyişin bestesidir bu!
Hasret çekerek uğruna ölmek de kolaydı,
Görmek seni ukbadan eğer mümkün olsaydı."

*HÜSEYİN NİHAL ATSIZ

*HÜSEYİN NİHAL ATSIZ

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.



~🦋~



Sırtındaki çantayı sağa sola sallayarak toprak yolda neşeli adımlarla koşuyordu zayıf bir erkek çocuğu. Yerden kalkan toz arkasında hafif duman oluştururken onun adımları daha da hızlandı. Aylardan haziran, günlerden cumaydı. Hakkari'nin en sıcak günlerinden biriydi. Güneş tam tepeden parlıyor, delici bir ok gibi insanın beynine işliyordu. Okuldan çıkmış bir kaç çocuk tembel adımlarla evlerine, yani lojmana ilerliyorlardı.

Yolda koşan çocuğun ise dilinde dönen tek bir cümle vardı. "Bakkala yeni misketler gelmiş, bakkala yeni misketler gelmişşş!"

Sıcaktan bunalmış bir haldeyken yanından bağırarak geçen çocuğun arkasından bir kaç saniye baktı Murathan. Çocuk koşarak uzaklaşırken o bakışlarını 5 adım ötesinde iki üç kız arkadaşı ile gülüp bir şeyler konuşan ablalarına çevirdi. İçi geçmiş bir bakış attı. Bu sıcakta burada dikilerek onları beklemek zorunda mıydı yani? Beyni kaynayacaktı.

Ofladı. "Bakkala yeni misketler gelmiş." diye bağıran çocuğun sesi uzaklaşırken o sabırsızlıkla kıvrandı olduğu yerde. Gökyüzüne baktı. Masmaviydi. Tek bir bulut dahi yoktu. Güneş görüşünde derin derin dalgalanmalar oluşturuyordu sanki. Aklı ise tek bir kişideydi. Bu sıcakta dahi onu apartman önünde bekleyeceğini bildiği minik bir kız çocuğunda.

Huysuzca kıpırdandı olduğu yerde. Dayanamadı daha fazla. Eve gitmesi gerekiyordu. Ne diye dikiliyorlardı yani burada?

"Ablalar!" diye bağırdı sabırsızlıkla. "Gidiyorum ben ya!"

Gülhan umursamadı. Arkadaşı ile konuşmaya devam etti. Aslıhan ise yandan yandan baktı. "Bekle beş dakika. Ne acelen var?"

Vardı işte acelesi. Bekleyeni vardı. Hava sıcaksa asla evde durmayacağını, onu evin önünde bekleyeceğini biliyordu. Şaşmaz bir döngüydü bu. Burada sorun yoktu. Sorun sonrasındaydı. Bekleme evresinden sonra başa güneş geçmesi ve gece boyu kusma evresi geliyordu. İşte bu sorundu. Bu yaşansın istemezdi. Sevmiyordu Pamuk'un hasta hallerini. Süzgün süzgün bakıyordu. İçi bir garip oluyordu.

GÖKÇENWhere stories live. Discover now