conflicts

447 54 15
                                    

bugün eve gitmek için mümkün olan en geç saati eski bir parkta bekliyordum. geçtiğimiz günlerin yağmur bulutları yeni yeni aralanıyordu. batma üzeri olan güneş onlara güzel, kızıl bir hava vermişti. terk edilmiş bu parktaki tek ses üzerinde kendimi bir ileri bir geri ittirdiğim salıncağın gıcırtılarıydı. yalnızdım.

ajax işi olduğunu söyleyip biraz önce ayrılmıştı. yakın olduğumuzu söyleyebileceğim biri değildi. beni komik bulduğunu söylerdi, onun tarafından bir çeşit pelüş oyuncak gibi muamele gördüğümün farkındaydım. doğrusu umrumda değildi. istediğim zaman küfredebildiğim, aşağılayabildiğim ve emir verebildiğim biri olduğu sürece ajax'ın etrafımda olmasını sorun etmiyordum.

kendimi huzurluya yakın hissedebileceğim nadir anlar olurdu. bu da onlardan biriydi ama mahvedilmesi çok sürmedi. bu tarz terk edilmiş parklar pek kendileriyle vakit geçirmek isteyen insanlara yar olmazdı. tanıdık simalar gözlerime iliştiğinde hafif kaşlarımı çattım. bizim sınıftan heizou ve kazuha yanlarında da adını venti olarak hatırladığım çocuk vardı.

"şunu denesene." dedi venti kazuha'ya avucunda sakladığı şeyi uzatırken. ne olduğunu tahmin etmesi çok zor değildi. beni ilk fark eden ise heizou'ydu. ikisini dürtüp beni işaret etti. "oh..." diye mırıldandı venti.

üçlü bana temkinli bir şekilde bakarken göz devirdim. "sizi birilerine ispiyonlayacak değilim." ardından gözlerimi venti'nin elindeki renkli haplara çevirdim. "biraz da bana vermeniz karşılığında."

heizou kaşlarını kaldırdı. "tam o kadar da kötü değil diyordum, haplarımıza çökmeye karar verdi." dediğiyle çenemi sıkmıştım. heizou'yu oldum olası pek sevmezdim. herkesten zeki olduğunu düşünür ve o ebeliğini yaptığı laflarına çok güvenirdi. bir de komik olduğunu düşünüyordu.

"çeneni kapa ve hayatına çökmediğime dua et." dediğimle venti gülmüş ve heizou'nun sırtına vurmuştu. kazuha ikisini fazla umursamadan venti'den aldı ve bana doğru yürüyüp içinde birkaç hap olan bir düğme paketi kadar küçük paketi uzattı. "seç birini."  

avucumu açtım ve bırakmasını bekledim. "fark etmez." bıraktığı küçük hapa baktım. bu şey gerçekten mutlu ediyor muydu? fazla düşünmeden ağzıma attım ve yuttum. kazuha yanıma oturdu ve açtığı sigara paketini bana uzattı. bir süre pakete bakmıştım. "bana neden iyi davranıyorsun?"

"iyi mi davranıyorum?" kazuha histerik bir şekilde gülerken paketinden bir dal aldım. "teknik olarak seni zehirliyorum ve iyi davrandığımı mı düşünüyorsun?"

sessiz kaldım. diyecek bir şeyim yoktu. uzun süredir biri bana bir şeyler ikram etmemişti ve bunun nazik olduğunu düşünmem doğaldı. "bunu ben de istediğimden, evet." çakmağını kaldırdığında sigarayı dudaklarım arasına koyup ona doğru eğildim. yaktı ve içime bir nefes çektim. fazla içme ya da madde kullanma alışkanlığım yoktu. zihnim duruyken beni ayakta tutan nefrete daha iyi sarılabiliyordum. kazuha ise benim tersim gibi duruyordu.

"ölmek ister miydin?" diye sordu dağınık ifadesiyle. hülyalı bakıyordu gözleri. hep biraz öyle bakardı. "önce her şeyi mahvetmeliyim." hafif sırıttığımda bir köşede ekstazinin etkisi ile kusan venti takılmıştı gözüme. kazuha gülmeye başladı ve gülmesi giderek şiddetlendi. bu da hap yüzünden miydi emin olamadım. "sen yaptığın şeyle birilerine zarar verdiğine mi inanıyorsun?"

kaşlarımı çatıp başımı ona çevirdiğimde hala güldüğünü gördüm. kendini zar zor durdurdu. "ne saçmalıyorsun?" diye sordum. cevap vermesini beklerken sigaranın külü düşüp parmaklarımı yakmıştı. sonunda iç çekti ve mırıldandı. "kendin anlarsın."

kızıl gözlerini bana çevirdiğinde hiç de öyle hülyalı ya da insancıl değildi bakışları. gerçek ve sertti. bana yine acır gibi bakıyordu. çenemi sıkmıştım. sigarasını salıncağa bastırıp söndürdü ve kusmaktan içi çıkan venti'yi taşımaya yardım etmek için heizou'nun yanına adımladı.

sigara çöpümü arkasından fırlattım. "öyle bakmandan nefret ediyorum." hafif güldüğünü duydum. nedense ben de gülüyordum acı acı. kazuha gittikten biraz sonra havanın karardığını fark ettim. zaman hızlı geçmişti.

who can be loved in this world? [kazuscara]Where stories live. Discover now