cling

399 58 12
                                    

"kunikuzushi ve kazuha, siz eşsiniz." biyoloji öğretmeninin dediğiyle sesli bir nefes bıraktım. ajax ile eş olabilirdim ama o beceriksiz yüzünden yine ödevin çoğunu yapmam gerekirdi. bu yüzden kazuha'ya sesimi çıkarmadım. hem belki ödevi ona da yaptırabilirdim.

kazuha'nın yanına adımladım ve mikroskobun önündeki taburelerden birine oturdum. gözlerini üzerimde gezdirdi. "dün berbat görünüyordun." cam plakların arasına bir sıvı damlatmıştı. "evet ve bu konu hakkında konuşmaya kalkarsan seni öldürürüm."

hafif gülüp plağı mikroskobun altına sürdü. "elimde değil. böyle oturalım mı?" mikroskobu ayarlayıp merceğinden baktı ve defterine notlar aldı. bir süre onu ve yaptığı şeyi seyrettim. tuhaf bir şekilde rahatlatıcıydı. tüm bu olaylar yaşanmadan önce, ei ve babamı mutfakta tıpkı böyle seyrederdim.

yüzüne baktığımda yaptığı şeye odaklandığında ne kadar ciddi göründüğünü fark etmiştim. gözlerini bana çevirdi. "sen de bakmayacak mısın örneğe?" iç geçirip mikroskoba doğru eğildim ve cam plaktaki organizmaları seyrettim. "sence tanrı da bize böyle mi bakıyor?" organizmalar kıvrılıp gidiyor, küçücük ve önemsiz hayatlarını devam ettiriyordu.

"fazla büyük sorular soruyorsun." kazuha'nın dediğiyle irkilmiştim. sesi beklediğimden yakından geliyordu. kafamı kaldırıp yüzüne baktım. "hep küçük sorular sorulmaz."başını iki yana salladı. "hep büyük sorular da sorulmaz. bazen bırakırsın ve gider."

bırakırdım ve gider miydi? derin bir kuyunun içine yeterince bakarsanız, o da size bakardı. ben bakmakla kalmamış içine düşmüştüm. nasıl bırakırdım ve giderdi? kazuha bakışlarını kaşıma doğru çıkardığında duraksadım. "kaşın açılmış." dediğiyle omuz silktiğimde parmaklarını kaşıma götürmüş ve orda sallanan bandı düzeltmişti. kaşlarımı hafif çatsam da tuhaf şekilde bana dokunması beni o kadar rahatsız etmemişti.

gözleriyle defterini işaret etti. "istersen kullanabilirsin." defterde yazdığı şeylere bakarken kenarında duran küçük yazılar dikkatimi çekmişti. "sen şiir mi yazıyorsun?" sorduğum soruyla defterine kısa bir bakış atmıştı. "ara sıra. o kıza yaptığın gibi beni de aşağılayacak mısın?"

aldığım soruyla yüzümü buruşturdum ve o an anladım. kazuha benim sandığım gibi kafası güzel olduğundan ya da bipoların teki olduğundan bana iyi davranmıyordu. o benim yapamadığım bir şey yapıyordu, hislerini serbest bırakabiliyordu. "hayır." dedim sessizce. sakin bir şekilde gülümsediğinde zil çalmıştı. dudağını yalayıp elime bir kağıt sıkıştırdı.

"adresim. haftasonu evime gelirsin ve devam ederiz."

çantasını toplayıp giderken arkasından bakmıştım, bir elimdeki kağıda bir de ona. kaedehara kazuha hayatımda yavaş yavaş yer edinmeye başlıyordu ve ben buna engel olmak istemiyordum.

who can be loved in this world? [kazuscara]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin