5

65 6 2
                                    

Lanet olsun çok yüksek sesle söyledim!

Jungkook beni görünce gülümsedi
"Uyanmışsın."

Şaşkınlıktan doğru düzgün konuşamıyordum

"Ama, sen... nasıl... ben-"

"Hâlâ sarhoşsun sanırım."
Dedi gülerek. Bir yandan da yemek yapmaya devam ediyordu.

Üstümü düzelttim ve ayağa kalktım

Şu an kesinlikle çok kötü görünüyorum...

Yalınayak gidip mutfak masasına oturdum.
Jungkook kaseye doldurduğu çorbayı önüme koydu.

"Akşamdan kalmaya çorba kadar iyi gelen bir şey yoktur."

Bunu benim için mi yapmış?

Utangaç gözlerle ona baktım üzerinden gri eşofman ve siyah bir tişört vardı.

"Jungkook.. Dün gece-"

Lafımı bitiremeden Jungkook sandalyesini çekerek karşıma oturdu

"Dün o kadar çok içtin ki bayıldın ben de evini bilmediğim için seni buraya getirdim."

Bayıldım mı?

Bir anda dün yaşananlar gözümün önünde canlandı...

Telaşla elimi ağzıma götürdüm
Jungkook'a dediğim şeyler-

"Hayır hayır siz şeytansınız. Biliyorum sen de aynısısın Jungkook sen de o piç Jimin gibisin."

Kendimi öldürmek istiyorum! Bu utançla nasıl yaşayacağım?!

Bu halim Jungkook'un hoşuna gitmiş gibiydi

Elini çenesine koydu

Ne zamandan beri bu kadar tatlı gözüküyor...

"Hangisini hatırladın bayıldığını mı yoksa bana küfür ettiğini mi?"

Ne? Ona küfür mü ettim?!

Elimi başıma götürdüm

"Sen kimsin ki beni evime bırakacaksın erkek bozuntusu! Kendim giderim ben."

İşte şimdi gerçekten ölmeyi hak ettin Roseanne Park!

Utançla başımı eğdim
"Çok özür dilerim."

Jungkook gülümsedi
"Aptal bir erkek yüzünden o kadar içtiğin için üzülmesin evet."

"Hayır ondan değil, yani sana küfür ettiğim için..."

Tekrar güldü
"O mu? Hiç sorun değil her zaman küfür edebilirsin."

Gülümsedim ama sonra yine dünkü rezilliğim aklıma geldi ve sustum.

"Çorbanı içesene acıkmışsındır."

Başımı salladım ve çorbadan bir kaşık aldım.

Bu baharatlı ve...
Güzel!

Hızlıca çorbayı içmeye başladım. Sanki aylardır yemek yemiyor gibiydim.

Bir anda dışarıdan ne kadar barbar gözüktüğümü fark edip durakladım ve Jungkook'a baktım

Jungkook kahkaha atmaya başladı

Al işte yine rezil oldum!

"Utanmana gerek yok çok fazla çorbamız var."

Yanaklarımın kızardığını hissediyorum.

Bu sefer daha normal bir şekilde çorbayı bitirdim.

"Böyle yemek yapmayı nerden öğrendin?"

Jungkook kâseyi alıp tezgaha koydu

"Tek başına yaşayınca öğreniyorsun bir şekilde."

Başımı salladım
Nasıl her konuda bu kadar yetenekli olabilir?

"Yine de Kore yemeklerini bu kadar sevmene şaşırdım."

Ona baktım
"Neden ki? Ben de koreliyim sonuçta."

"Sonuçta Kore'de doğmadın."

Ne? Bunu nerden biliyor?

"Sana Kore'de doğmadığımı hiç söylemedim nerden anladın?"

Jungkook birkaç saniyeliğine duraksadı

"İsmin korece değil bu yüzden tahmin ettim."

Başımı salladım
"Evet doğru. Ben Yeni Zelanda'da doğdum. Gözünden hiç bir şey kaçmıyor Jungkook."

Dedim gülümseyerek.

"Güzel kızlarla ilgili her şey dikkatimi çeker"
Dedi büyük bir özgüvenle

Alayla
"Kız tavlama numaran bu mu?"
Dedim.

Güldü ve başını salladı
"Hayır seni tavlamaya çalışmıyorum sadece seninle ilgili şeyler dikkatimi çekiyor Rosé."

Yanaklarımın kızarmaya başlaması an meselesiydi

"Güzel olduğum için mi?"

Cevap vermeden önce yüzünü yüzüme yaklaştırdı

Tama artık yanaklarım kıpkırmızı oldu buna eminim...

Kalbim ilk defa bu kadar hızlı atmaya başlamıştı

"Sadece güzelliğin yüzünden değil Rosé. Sen benim için herkesten daha özelsin."

Sen özelsin...

Bu lafı beynimde aynı anda yüzlerce kez dolaşmaya başladı

Yüzü hâlâ yüzüme çok yakındı
Gözlerimi onun dudaklarına kaydırdım.

Uzandım ve dudaklarımı onunkilerine bastırdım.

Make you mine  •Rosékook•Jirosé•Where stories live. Discover now