《13》

216 50 1
                                    

Masamın üzererindeki küçük kaktüse biraz şişemden su verdim. O bi kaktüs olabilir ama yine de suya ihtiyacı var sonuçta. Tıpkı her çiçek gibi...

Yaklaşık bir saattir iş yoktu. Bende bu boşluğu kitap okuyarak değerlendirmeye karar vermiştim. Zaten burda pek arkadaşım da yoktu. Ofisimiz 3+1 şeklinde bir evdi. Biz bu ofiste beş kişi çalışıyorduk. Kendime ait odam ve bir de stajyerim vardı. Sanki ben çok şey biliyorum da bir de stajyer verdiler. Pek bir şey bilmeme rağmen yine de biraz biliyormuşum. Stajyerin öğrenmesi gereken her şeyi biliyorum ya o yeter bana.

Kendi odamda stajyerden başka çalışan yoktu. Patronun odasında bir kadın vardı sadece. Öteki odalar hep tek kişiydi.

Her neyse. Beni onlar değil şuan önümde duran kitabım ilgilendiriyor.

Elveda Güzel Vatanım.

Yine bir Ahmet Ümit romanını okuyorum. Başkomiser Nevzat serisini bitirdikten sonra kendimi çok boşta hissetmiştim. Sanki Başkomiser Nevzat ve ekibi hayatımdan biriymiş gibiydi. Acaba bu kitapta da Şehsuvar ve Efter hayatımdan biri gibi olabilirler mi?

"Ahmet Ümit, Elveda Güzel Vatanım. Doğrusu güzel bir tercih." Küçük stajyerim masasına geçip oturmuştu. O da tıpkı benim gibi bir kitapkolikti. Bazen o benden kitap alır bazen ben ondan kitap alır okurdum. Böyle işin olmadığı zamanlarda kitap-kahve sohbeti çok iyi olurdu.

"Ahmet Ümit'i severim. Daha önce de Başkomiser Nevzat serisini okumuştum."

"Cidden mi? Hangi kitabıydı Güneş abla?"

"İstanbul Hatırası."

"Tesadüfe bak! Bende şimdi o kitabı okuyorum."

"Neresindesin?"

"Daha başlarındayım. İlk cinayet işlendi. Kafası bedeninden ayrı ve elinde bir para bulundu."

"Kitabın arkasını okudun mu bakalım?"

"Yok okumadım. Ahmet Ümit'in romanları zaten efsanedir diye düşünüp okumaya gerek görmedim."

"O zaman sen o cesetlerden 6 tane daha olduğunu bilmiyorsundur?" Eymen merakla dikleşti. Meraklı bıdık seni!

"Yoo! Bilmiyordum. Güneş abla daha sonra ne oluyor anlatır mısın?"

"Dediğim gibi yedi tane cinayet var ve her biri de İstanbul'un bir tepesi üstünde bulunuyor. Bulundukları yerler ise tarihi açıdan önemli. Her birinin elinde yine bir tarihi para bulunuyor."

"Katil kim peki?"

"Oku da öğren."

"Ama Güneş abla ya! Lütfen."

"Olmaz Eymen. Oku da öğren."

"Güneş ablan haklı ufaklık. Oku da öğren kitabın sonunu. Hem böyle yaparsan kitabın bir heyecanı kalmaz ki." Karan bey açık kapıdan elinde çantasıyla girdi. Kapıyı tıklatma âdeti yok heralde? Ya da bizim fakirhaneyi pek beğenmedi. Beğenmese bile böyle dalınmaz odaya. Ne bileyim izin falan istenir en azından.

"Merhaba Güneş hanım. Eliniz nasıl oldu?"

"Teşekkürler Karan bey. Elim iyi çok şükür. Buyrun lütfen oturun." Karan bey gösterdiğim yere otururken çantasını da yan koltuğa koydu.

"Ne içersiniz Karan bey?"

"Çok teşekkür ederim ben almayayım bir şey."

"Olur mu öyle şey Karan bey? Eymen hadi Emine ablaya söyle de bize iki çay getirsin." Eymen odadan çıkarken kapıyı da kapattı. Hay kapatmaz olaydın!

SEVDAMIN KÜLLERİ (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now