《18》

196 41 7
                                    

Yazarcan'ın notu: Üzülerek belirtiyorum ki bende 6 Şubat gecesi olan kıyametin kurbanlarından biriyim. Depremden dolayı arkadaşlarımız, akrabalarımız, sevdiklerimizi toprağa verirken yazı yazmak gelmedi içimden. Zaten bu bölümü de önceden yazmıştım. Ama paylaşmak bugüne kısmetmiş. Merak edenler olursa eğer onlar için söylüyorum. Birinci derece akrabalarımdan kaybım olmadı ama babamın kuzenlerinden kaybımız oldu. Benim ve kardeşimin ilkokul arkadaşlarını aileleriyle beraber verdik toprağa. Çocukluğumuzun geçtiği sokaklardan şimdi rahat bir şekilde geçemiyoruz. Her seferinde kulağımıza o çığlık sesleri uğulduyor. Anılarımız, çocukluğumuz, sevdiklerimiz... Her şeyi geride bırakmak zorunda kaldık. Bir yerden toparlamamız lazımdı. Bende yazıya sığınarak toparlanmayı seçtim. Ben yazarken keyif almadım ama siz okurken keyif alırsınız umarım.

Özlemişim bu şehri. Bambaşka bir havası var. Sanki başka bir evrendeymişim gibi hissediyorum bu şehre gelince. Havası, suyu, toprağı... Koca bir medeniyetin başlayıp bittiği, devirlerin açılıp kapandığı şehir... Yüzyıllar öncesinde bile bu topraklar için tonlarca kan akıtıldı. Şimdilerde ise bir Türk şehri olarak güzelliklerine güzellik katmaya devam ediyor.

Yine kalem ve kağıdı aldım elime. Bu sefer mekan farklı, hava farklı, insanlar farklı... Ama hisler aynı. Hep aynı.

Elimdeki kalemi sıkıca tuttum. Deniz tüm güzelliğiyle karşımda duruyordu. Kız kulesi bana göz kırpıyordu. Martılar selam veriyordu. Uçsuz bucaksız deniz bana gülümsüyordu adeta! Elimdeki kalemi masaya bıraktım. Bir süre bu özlediğim güzelliği izlemeye koyuldum. Acaba diyorum, acaba kendimi atsam şu denize, beni de sahiplenir mi martıları sahiplendiği gibi? Beni de kendine kabul görür görür mü Kız Kulesi gibi? Denemeden bilemeyiz.

Denemeye ne dersin?

Buna cesaret edebilir miyim bilmiyorum. Beni seven onca insanı geride bırakabilir miyim?

Senin sevdiklerin seni geride bıraktı ama?

Tekrardan kalemi elime aldım. Yeniden yazmaya karar verdim. İkinci mektubumu yine ona yazacaktım. Ama yine bilmiyorum nasıl giriş yapacağımı? Bodoslama dalsam çok mu ayıp olur? Ya da Sevgili Demir diye başlasam çok mu klişe olur?

Yeniden bıraktım kalemi elimden. Mektup yazmak bu kadar zor olmamalı. Elveda Güzel Vatanım'ın başkahramanı Şehsuvar Sami, Ester'e mektup yazarken bu kadar zorlanmamıştı. Peki ben neden bu kadar zorlanıyorum? Neden artık yazı yazmak bana ıstırap veriyor? Her bir kelime ok gibi saplanıyor kalbime. Sanki yazdığım her bir satır canlanıyor, parçalıyor kalbimi.

Bu sefer son defa alıyorum kalemi elime. İşte şimdi ciddi bir mektup yazmaya başlayabilirim. Tıpkı daha önce yazıp da gönderemediğim mektupta yaptığım gibi başlayacağım mektuba. Acaba çok garipser mi bunu? Ya da okur mu ona yazdığım mektuplarımı? Ben gönderebilir miyim bu mektupları? Yine de her şeye rağmen bir yerden başlamak lazım. Okumasa bile yazmak istiyorum. Belki bir gün okur da aramızdaki bu kırgınlık gider.

"Demir'im, Kara Gözlü Kurt'uma...

Bu, ikinci dəfədir ki, sizə müraciət edirəm. Bilmirəm, bəlkə də xoşuna gəlmədi. Bəlkə də heç vaxt bu dediklərimi öyrənməyəcəksiniz. Mənə hələ də Smurf deyərsən? Bütün bu baş verənlərdən sonra məni ilk gündə olduğu kimi sevirsənmi? Sənə olan sevgimi çox gec anladım. Və mən bunu çox gec anladım. Məni bağışlayın.

Telefonda bir mahnı çalınır. O mənə məktub yazmaqda kömək edir. Sadəcə qamışın səsinə qulaq asmaq mənə səhifələr və səhifələr yaza bilər, amma heç nə yaza bilmirəm. Sənə gəldikdə, sözlər boğazıma yapışır. Qələmimə bir dənə də cümlə də tökülmür.

SEVDAMIN KÜLLERİ (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now