Mark

113 15 4
                                    

Jimin okuldan çıkarken eline telofonunu almıştı.
Rehpere girip jini aradı.
"Olo"
"Noldu jimin? Niye aradın daha dersteyim?"
"Özür dilerim. J hope ve beni beklemeyin. Ben dısarda olacagım tamam mı?"
"Tamam. Ama noldu?"
"Sen dersten çıktıktan sonra beni tekrar ara olur mu?"
"Peki."
Jimin jungkook'a döndü. Jungkook komuşurken onu pür dikkat izlemişti. Hoşuna gitmişti. Bu çocuk.
"Söyledin mi?"
"Evet söyledim. Hadi gidelim."
Jungkook elini jimin'in omuzuna atıp onu kendine yaklaştırdı.
"Boyunda çok mu kısa ne?"
Jungkook soruyu sararken yola bakıyordu.
Jimin sinirli ama hoş bir şekilde.
"Hey benim boyum kısa değil siz uzunsunuz."
"Biz mi? Uzunuz?"
Jungkook kolunun arasında çok hoş ve tatlı duran çoçuga sordu.
"Evet"
....

Jin dersine odaklanmış. Bir şekilde hocayı dinliyordu.
Kapının çakması ile herkez kapıya bakmıştı.
Hoca nïn gel demesi ile kapı açılmış ve o igrenç yüzü görmesiyle Jin yüz ifadesini degiştirmişti.
"Neden geç geldin namjoon?"
"Hocam müdürün yanındaydım."
"Peki. Geç bir boş yere otur."
Namjoon boş yer ararken Jin ona nefretle bakıyordu
O yakışıklı suratını dagıtmak istiyordu. Kabul etmeliyim çok yakışıklı ve kaslıydı.
Ama bir o kadar da igrençti. Zorbaydı.
Namjoon Jin ile göz göze gelmesiyle sinsice gülmüş.
Ve Jin in olduğu sıraya doğru gelmeye başladı.
Jin şu an buraya oturmaması için hatim indirmişti.
Ama bu pek işe yaramamıştı.
Namjoon jinin yanına oturmuştu bile
Jin ona sinirle bakmıştı. Ne kadar da arsız biriydi!
"Selam arkadaşım"
Jin ona cevap vermeden geri derse odaklanmaya çalıştı.
Ama yanında bu kadar yüzsüz biri varken bu biraz imkansızdı.
Namjoon jin in kulagına yaklaşıp.
"Şu an seni öpsem..."
Jin kulagında hissettiği igrenç, aynı zamanda korkunç ve hoş olan sesle vücudu titredi. Şu an düşünemiyordu.
Etkilenmiş miydi? Hayır sadece ilk defa böyle bir şey olduğu için korkmuştu.
"Babana mı söylersin? Yoksa babana mı?"
Namjoon Jin den uzaklaşıp tahtaya odaklanan çocuga baktı.
Göz yaşları ondan habersizce akıyordu.
Jin bu iğrenç çocuk la daha fazla aynı ortamda kalamazdı.
Aya kalktı. "Ben çıkacağım hocam."
Hoca Jin e dönmüş ve şaşkınca ona soru sormuştu.
"Daha üç ders var?"
Jin daha üç ders olduğunu biliyordu. Ama şu an burdan çıkmak istiyordu.
"Biliyorum. Sadece şu an çıkmak istiyorum."
"Peki çıkabilirsin"
Jin çantasını toprkerken ona bakan gözlerden bir an önce kurtulmak istiyordu.
Hızla sınıftan çıkarken hocaya teşekkür edip kapıyı kaptmış . Ve kendini korüdora atmıştı.
Bahçeye çıkıp oturacaktı. Sadece bu ders girmeyecek
Diğer dersler başka bir yerde oturup ondan uzak olup. Derse odaklanacaktı. Bunu yapabilirdi. En azından öyle düşünüyordu. Jin merdüvenlerden inmeye başlarken. Kapı sesi geldi. Ve ona doğru gelen sesler. Gerçketen dersten çıkmış olamaz. Jin adımlarını hızlandırıp. Merdüvenleri daha da hızlı inmeye başlamıştı.
Onu görmek istemiyordu. Onla konuşmak istemiyordu.
Çünkü yine dalga geçecekti.
Jin bahçeye doğru gitmeye başladı.
Kolundan tutulması ile yaşanacakları tahmin etmeye başlamıştı. Yine dalga geçecek ve Jin yine agkoyacak ve dersleri umursamadan eve gidip ağlayacaktı. Olan yine derslerine olmuştu. Yine kötü etkilenmişti. Herkes gülerken o hep ağlayacaktı.
Sinirle konuşup kolunu tutan kişiye döndü.
"Ne istiyorsun!!!!"
Jin gördügü yüz ile şaşırmıştı. Bu o değildi. Bu sınıf en çalışkan çocuğuydu.
"Şey ben sadece derste gözlerinin dolduğunu gördüm. Ve sebepsiz yere senin için endişelendim."
Jin" Hey sorun yok seni başka biri sandım. Gel oturalım."
Jin bankı gösterdi eliyle.
"Tabi. Bu arada ben mark"
Jin tam konuşacagı an
"Sen de Jin"
Jin saşkın bir şekilde çocuga baktı. Çocuk ise banka oturdu.
"Nerden biliyorum. Çalışkan olan insanlar dikkatimi çeker ve onlarla ilgili olan hiç bir şeyi unutmam."
Jin de markın karşısına oturmuş ve ne konuşacağını bilemez halde eliyle oynuyordu.
"Neden gözlerin doldu?"
Jin soruyu başka yöne çekmek için
"Beni mi izliyorsun?"
Mark tek kaş kaldırarak
"Dedim yaa dikatimi çektin?"
Jin eliyle oynamayı bırakıp marka döndü.
"Her dikkatini çekeni izliyor musun? "
Mark tam konuşacagı an Jin tekrar konuştu
"Hem de derste??"
Mark sinsi bir şekil de güldü.
"Herkez dikatimi çekemez"
Birinin kahka atması ile ikiside sesin oldugu tarafa bakmıştı.
Jin yine karşısında o igrenç ama aynı zamanda yakışıklı olan suratı karşısında görünce yüzünü buruşturdu.
Her dakka bu çocugu görmek zorunda mıydı?
"Noldu namjoon neye gülüyorsun?"
Namjoon kısa bir süre Jin e bakıp sonra marka dönmüştü.
"Kimse dikkatini çekemez öyle kolay kolay heee?
Sen kimi kandırıyorsun diyeceğimde."
Jine bakıp geri marka dönmüştü
"Salak birini kandırdığın ortada..."
Namjoon gülerken Jin sinirlenmişti. Hemde fazlasıyla.
Ama ona kafa tutacak güç yoktu onda zayıf biriydi.
O ise çok kaslıydı. Jin gibi birini on kere kaldıracak giç vardı.
Mark tekrar konuşunca ona döndü Jin.
"Boş yapma joon ve uza seni ilgilendirmez benim dikatimi çeken kişiler!!"
Namjoon jine bakıp alayla güldü. Jin bu gülüşü çok iyi biliyordu.
"Konuştuğun kişi keşke dikkat çekici olsaa"
Namjoon alayla konuştugunda Jin başını öne eğmişti.
Marka sinirle konuşmuştu.
"Senin dikkatini çekmeyebilir ama benim dikatimi çekti.
Şimdi bizi rahat bırak!!"
Namjoon yüzündeki ifadeyi degiştirmiş ve şaşırmıştı.
Jin e baktı neresi dikkat çekiciydi.
Hoş bir yüzü var masum fazkasıyla Yakışıklı ve çok güzel
Ama namjoon gay değildi. Bu yüzden bu düşünceleri kenarı bıraktı.
...

Sope de yazacaktım amaa artık diğer bölüm sope olur. İyi okumalar yorumlarınızı bekliyorum 😘😘

Geç kalan aşk "JİKOOK NAMJİN, SOPE"Where stories live. Discover now