4. Hamster

468 110 83
                                    

Oy ve yorumlarınızı bekliyorum :*

Aklımdan bir türlü çıkmıyor.

Kim olduğunu çok da düşünmenize gerek yok. Nihayetinde kendini bu hapishanenin kralı olarak ilan etmiş Cyrus ve yancıları aklımdan çıkmıyor diye bir şey diyecek olsaydım, muhtemelen ilk başta kendimi parmaklıklarda asılı bırakırdım.

Buradaki beşinci günüm. Ne zaman odalarımızın kapısı açılsa, ilk işim ona bakmak oluyordu. Kitap okumayı seven, kemik çerçeveli gözlüğü olan, ürkek, kahverengi hırkalı olan o gence...

Çoğunlukla kitap okurken görüyordum onu. Yatağının üzerinde, hava alma saatinde, yemek yeme saatinde... Bir şekilde, büyük kahverengi hırkası küçücük bedeninin üzerindeyken, gözleri uzun kirpikleri tarafından süslenmişken, insanlar yanından geçtiğinde ürkekçe kitabına sarılırken ve ara sıra okuduğu şeyi koyu gül rengi ince dudaklarıyla mırıldanırken, ona bakıyor oluyordum. Bir kafasını kaldırsaydı, muhtemelen spikerin kameraya dik dik bakan gözleri edasıyla onu izlediğimi görürdü.

Ve sonra benden delicesine korkardı...

Buraya alıştığım falan yoktu. Ama ne zaman ona baksam, hapishanede olduğumu unutuyordum işte. Onu izledikçe, bir şekilde ondan başka birçok şeye odaklanamıyordum.

Birini düşünmek, hiç de korkunç bir şey değildi aslında. Ama... Birini düşünürken heyecanlanmak, onu izlemeyi sürekli istemek, ona bakakalmak normalin üstünde bir durumdu. Whitney Houston beni görse ve bu düşüncelerimi okuyabilseydi, muhtemelen uluslararası hit olacak olan bir aşk şarkısı yazardı.

Durdum.

Bir dakika, aşk şarkısı da ne?

"Bizimki yine daldı gitti..." Yaşlı Myron'ın keyifli sesiyle kendime geldiğimde, gözlerimi onun olduğu odadan çekip elimdeki sütlü çaya indirdim. Odamın kapısı önünde ayak üstü sohbet ediyorduk. Kalbim ise sürekli ona bakmak istiyordu.

Bu normal değil. Cidden bak, DEĞİL! Bakıp durma oğlum... İyi misin? Ringleri düşün, round süreci için dikdörtgen tabelalardan tutan şu şişmiş kadınları falan düşün, yarı kaslı hakemi düşün. Ama... Yok. Onu düşünme.

"Sende değişik bir hâl var birkaç gündür." Otis gözlerini kıstı, büyük elini eğlendiğini gösteren bir şüpheyle çenesine yerleştirdi. "Hm... Beş gündür buradasın ve bu sürede çok odaklısın. Bakışlarının kimin üzerinde olduğunu tahmin etmek güç değil."

"Neden güç değil?" diye sordum.

"Çünkü seni sürekli ona bakarken yakalıyoruz," demesi üzerine üçü de gülüştü. Nedense ben de güldüm ve tekrardan onun odasına baktım. Hırkasının kol uçlarını parmak uçlarına kadar çekmiş, sırtını duvara yaslamış, kendine çektiği dizlerine kitabı yaslamış hâlde okumaya devam ediyordu. Acaba üşümüş müydü?

Aynen Nicola Tesla, süper zekâ andavalı seni. Nereden anladın, kitap okumasından mı?

"İyi bir gözlemcisiniz," dedim.

"Adı şeydi ya-" diyecek oldu Myron.

"Söyleme," dedim birden. "Söylemeyin. Ondan duymak istiyorum."

Üçünden gelen oooo nidalarıyla birkaç bakış bize dönerken, onun da merakla bizim tarafa baktığını gördüm. Gözlerimiz kesiştiğinde utangaç bir alt dudak ısırmasıyla hemen bakışlarını kaçırdı, çoraplı ayaklarını birbirine sürterek kitabı tuttuğu gibi yüzünü kapatacak şekilde kaldırdı ve öyle okumaya devam etti.

Sikeyim...

Aşırı utangaç.

"Sanırım bu koğuşun en sessizi odur," dedi Myron. "Ne yaparsak yapalım, aramıza katılmadı."

Fighter's Feelings | Larry ✔️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin