23. Islah Hücresi

214 43 41
                                    

Islah hücresinin soğukluğu sebebiyle midem bulanıyordu. Yorganın içinde olmak bile sıcak olmam konusunda yardımcı değildi, titriyordum. Ama yine de burada olduğum için en ufak bir pişmanlık dâhil duymuyordum.

Nihayetinde buraya Cyrus denen pisliği dövdüğüm için düşmüştüm. Onun, biricik sevgilim Louis'ye yaptıklarının yanında, ona karşı yaptığım hiçbir şey yeterli olamayacaktı. Hatta aklımda Cyrus'ın diğer arkadaşlarını dövmek bile vardı, ancak gardiyanlar tarafından durdurulduğum için devam edememiştim ve bu düşünce bir kin gibi zihnimde büyüyüp duruyordu. Keşke onlardan birkaçına daha yumruklarımı tattırabilseydim!

Hücrenin kapısı açılırken, karanlık hücreye alışan gözlerim, keskin ışığa yabancılık hissederek acı içinde sızladı. İçeriye giren silüetlerden ikisi gardiyandı, biri ise iyi giyimli bir adamdı.

Yerimde doğrulup anlamaz bakışlar atarken yer yatağımın önünde ayaklarına çökerek bana baktı. Adamın, hapishane müdürü olduğunu anlayarak örtüyü üşüyen bedenime sıkıca sardım. Burada ne işi vardı?

"Üşüyor olmalısın," dedi Müdür, başımla onayladım. "Ben, sıcak çorba ve ekmek hazırlat."

Ben adındaki gardiyan oradan ayrıldı. Müdürün gözleri hâlâ üzerimdeydi.

"Üç gündür buradasın. Kaç gün için ceza almıştın?"

Müdürün bunu bilmemesine imkân yoktu ama yine de zihnimi toparlamaya çalışarak, "Sanırım," diye mırıldandım. "Sanırım on beş gün için ceza almıştım."

"Hmm... Pekâlâ, cezan bitmiştir."

"Bu- ne? Bu nasıl olur?"

"Gardiyanlar konuşurken cezandan haberim oldu, araştırdım. Bir istismarcıya hak ettiği muameleyi gösterdiğin için, daha fazla burada kalmana gerek duymadım."

Ne demem gerektiğini bilemiyordum. Doğrusu buradaki üç gün bana işkence gibi gelmişti: ne bir düzgün yemek verilmiş, ne bir insan yüzü görmüş ne de önceki hücre kadar konforlu bir yerde kalmıştım. Gerçekten burada durmak üç gün için fazlasıyla rahatsızlık vericiydi. Tüm bu rahatsızlığımın temelini oluşturan ise Louis'ye yapılanlardı.

"Koğuştakiler buna ne der?" diye sormaktan alamadım kendimi.

"Louis'nin olayı hızlı yayıldı, yaptığın tavra anlayış gösterirler diye umuyorum. Hem kendilerine dövüş eğitimi veren bir ustayı kolay kolay sorgulayacak değiller ya?"

Bir şey diyemedim. Koğuşta seviliyordum, ama ıslah hücresinde on beş gün kalacakken üç gün kalmış olmam abes kaçabilirdi. Yine de bu durumu kabullendim. Zaten içim daralmışken, yaptığıma pişman olmadığım şeyden dolayı bu basık ortamda hak etmediğim bir cezayı sürdürmek, benim için hiç de katlanılabilir olmazdı.

Müdür, "Cezaevine düşme sebebin neydi?" diye sordu. Bunu bilmemesinin de imkânı yoktu, beni konuşturmaya çalıştığını ve iyi olup olmadığımı ölçüyor olmalıydı.

"Bir adamı komalık ettim."

Aslında elbette adamı komalık etmemin bir sebebi vardı: o da bir istismarcıydı! Lise çağındaki bir çocuğu sıkıştırmıştı, ben de bunu görüp acımasızca onu dövmüştüm. Ancak benden şikâyetçi olması yetmemiş gibi, bir de onu dövdüğüme dair bir kamera kaydı vardı. Kendi yaptığı pisliğe dair bir kanıt yoktu. Liseli kız ise tüm çabalarımıza rağmen korkudan benim tarafımca şahitlik yapmamıştı. Böylece buradaydım.

Ancak bunları uzun uzadıya müdüre anlatmamın anlamı yoktu. Bir yanlış anlaşılma ve delil eksikliği yüzünden buradaydım, bu sebeple hak etmediğim iki senelik cezayı çekecektim. Dövüş lisansımın iptal olması da cabasıydı tabi! Lehime bir kanıt olmadığından, geçmişi deşmeye lüzum yoktu. Ne de olsa kimse inanmıyordu, hâkim bile...

Fighter's Feelings | Larry ✔️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin