25. Buse

317 54 55
                                    

3 Hafta Sonra

Ringin hemen arkasındaki duvardan sunucunun kalabalığa karışan sesini duyuyorum:

"Sağ tarafta sert ayak vuruşlarıyla ünlü CHAAAACHAAAA~ EUIJIIIIN!" Yüksek sesli bağırışlarla ve sevgiyle alkışlanan Chacha Eujin ringe çıkıyor.

"Veeee, sol tarafta müthiş seri yumruklarıyla nam salmış, adı spor kanallarında geçince bile dikkatleri üzerine çekmeyi başarmış EFFFSANE STYLESSSS!"

Adımı duyar duymaz ringe çıktığımda çok daha büyük bir tezahüratla karşılaşıyorum. İçten içe gururlanıp boks eldivenine bürünmüş elimi insanlara sallıyorum.

Ringde olmayı özlemişim!

Rakibime dönüyorum. Dövüş çanı çınlıyor ve biz birbirimize giriyoruz. Onu elimden geldiğince nakavt etmek için çabalıyor, ayaklarıyla başıma veya ayak bileklerime vurmak istese iyi manevralarla kaçıyorum.

Ama onun sesini duyunca dikkatim dağılıyor.

"Harry!"

Ringin kenarına gelmiş, mavi gözleriyle bana endişeyle bakıyor. Elini uzatıyor ve adımı bağırıyor. "Harry!"

Bir yumruk yiyor ve yere yapışıyorum.

Gözlerimi açtığımda, hücrenin loş ışığının açıkta olduğunu fark ettim. Ancak omzumda sıcak bir el hissetmenin getirdiği panikle irkilerek, önce ele sonra da elin sahibine baktım.

Uyku sersemliği hâlâ üzerimde olmalıydı. Büyük ihtimalle uzun bir süre çıkabileceğim bir sersemlik de değildi bu! Gözlerimi kırpıştırdım, dirseğimden destek alarak doğruldum ve bir karış bıraktığım yüzlerimize aldırmadan pürüzlü sesimle, "Lou?" diye mırıldandım.

Bir rüya, bu denli gerçekçi olabilir miydi?

Yüzü hâlâ karanlıkta, loş bir vaziyette pek seçilmese de gülümsediğini işittim. Sıcak ve tatlı nefesi yüzüme çarpmış, omzumdaki eli boynuma doğru çıkıyordu. Oradan enseme ve sonunda yanağıma gelerek baş parmağıyla okşadı. Hâlâ anlam veremiyordum; günlerdir onu rüyamda görüyor ya da hayalini kuruyordum, evet. Ancak hiç bu denli gerçekçi gelmemişlerdi gözüme.

"Bu rüya hiç bitmese olmaz mı?"

Dediğime şaşırdı. Tekrar gülümsedi ve yanağıma minik bir öpücük bıraktı. Kalbim yerinden çıkacakmış gibi atmaya başladığında, "Bu da mı rüyaydı?" diye fısıldadı.

Onu belinden yakalayıp nasıl sarmaladığımı hatırlamıyordum. Fakat Louis'min de kolları boynuma dolanınca rahat ama gözyaşlarına boğulmuş bir vaziyette hıçkırık bırakarak sıkı sıkıya bastırdım göğsüme.

"Bu nasıl mümkün olabilir!" Boynunu öptüm, saçlarını ve alnını... Buna inanamıyordum. Kalbim bir kuşun kanadı kadar dehşetle çırpınıyordu! "Buradasın!" diyerek, onu daha iyi inceleyebilmek ve gerçekliğini algılayabilmek adına göğsümden ayırdım. Onun da gözleri yaşlı ama dudakları tatlı bir tebessümle donanmıştı.

"Buradayım, gerçekten..."

Tekrar göğsüme bastırıp sıkı sıkıya sarıldım ona. Gözlerimi yumdum, ağlamayı veya sümükleri umursamadım! O an düşündüğüm tek kişi, kollarım arasına alabildiğim ve hayal olmadığına kesinlikle emin olduğum sevgilimdi.

"Lou... Seni öyle özledim ki!" Aklıma gelen gerçek sebebiyle daha sıkı sardım onu. "Buraya girmeyi nasıl başardın?"

"Woody Amca ve Müdür Beyin ufak bir hediyesi..."

İstemeden gülümsedim. İkisine gerçekten minnettardım.

Ondan ayrılıp iki bileğinin üst kısmından tuttum, böylece iç kısmına dokunmaktan kaçınarak bileklerini çevirdim ve hâlâ sargılı olan kısımlara ufak öpücükler bıraktım. İçim sızlıyordu resmen. Dokunmaya bile kıyamıyordum, oysa o, yaşadığı acılar sebebiyle hiçbir şeye dayanamayıp kendine böylesine kıymayı göze almıştı! Onun neler hissettiğini, neler düşündüğünü asla anlayamaz ve asla empati edemezdim. Fakat bildiğim bir gerçek vardı: tüm bu yaşanan acıları yalnızca kendisiyle paylaşmıştı.

Fighter's Feelings | Larry ✔️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin