2- İlk Göz Teması

107 9 26
                                    

Zemheri Alakan'dan
(Ertesi sabah)

"26 yaşında adamım ben lan." Efkâr sabah erkenden uyanıp yanıma gelmiş, hâlâ uyumadığımı görünce azarlamaya başlamıştı.

"Tamam abi en 26 yaşında sensin, tamam." Eliyle alnını sıvazlayıp tekrar bana döndü. "Sana yaşını mı sorduk? Niye tüm gece zıbarmadın da zombi gibi dikildin diye sorduk."

Kaşlarımı çattım. "Zıbarmak mı? Zombi mi? Abinle konuştuğunun farkında mısın Efkâr?"

Gülümsedi. "Zemheri Alakan ile aynı evde yaşayınca ister istemez ona dönüşüyorsun." Biraz düşündükten sonra yüzünü buruşturdu. "Hayır ya, çok hanımefendiydim ben, beni de bozacaksın."

Bu söylediğine güldüm. "Efkâr, sen hiçbir zaman hanımefendi bir kız olmadın. Hep vahşiydin sen."

Omzumla omzunu iteklediğimde geriye doğru devriliyordu ki, son anda belinden tuttum.

"Ya sen nasıl bir abisin acaba? 2 sene önce zar zor lunaparka götürttüm, onda da zehir zıkkım ettin. Hayır yani insanın abisi korktuğunda kız kardeşine sarılır, sen meydanın ortasında 'götün düştü korkudan, git götünü al öyle gel' dedin ya."

"Yalan mı? Düşmedi mi götün korkudan?"

"Allah Allah? Ben senin sarhoş olduğunda ne yaptığını bil-"

Korkutucu gözlerle bakmaya başladım. İşaret parmağımı tehdit edercesine ileri doğru salladığımda kıkırdadı. "Sus, Efkâr. Sus!"

"Sen nereye gidiyorsun böyle sabah sabah?" Başımı ona doğru çevirdim.

"Hayırdır sen bu aralar çok hesap soruyorsun bana?"

Oflayarak dudaklarını büzdü. "İyi ki bir şey sorduk, tamam be."

"Fırat'ın yanına gidiyorum. Bugün kararımı söyleyeceğim."

Efkâr'ın gözleri ışıldadı. "Ne kararı verdin?"

"Kabul edeceğim, uzun uzun düşündüm sabaha kadar."

Kaşlarını çatarak bakmaya başladı. "Ve bana sormadın, yanlış mı anladım?'

Gözlerimi kıstım. "Sormam mı gerekiyordu?"

Dakikalar sonra ilk defa gerçekten sinirlendiğini hissettim. Benim kardeşim her ne kadar tatlı bir insan olsa da bazı konularda çok ciddi olabiliyordu. O nadir anlardan birini yaşıyorduk.

"Elbette. Babam ne demiş? İkinizde kabul ederseniz, varsınız. Öyleyse bu kararı bana sorman gerekiyordu, evet."

"Öyle mi?"

Tek kaşını havaya kaldırdı. "Öyle."

Dalga geçercesine cevapladım. "Yüksek müsadenizle dışarı çıkıyor ve kararı bildiriyorum, Efkâr Hanım. Bir sakıncası yoktur umarım?"

Memnuniyetle başını salladı. "Benim için bir sakıncası yok, gidebilirsin."

Burnumdan bir nefes verdiğimde güldü. "Efkâr, kelimelerine dikkat et."

"Neden? Ayıp bir şey mi söylemişim?"
Başını iki yana salladı. "Hayır, söylemedim. Sen bugün gerginsin, ne oldu sana?"

Gözlerimi kıstım. "Gerginim çünkü sen ne kadar farkında olmasan da ikimizi de çok tehlikeli bir yola sokuyorum ve sen bunun bilincinde değilsin. Hâlâ çocuk gibi davranıyorsun. Hareketlerini hesaplamaya başlasan iyi edersin."

"Ben çocuk gibi davranıyorum, öyle mi? Gel Efkâr, git Efkâr, yap Efkâr, yapma Efkâr, hadi ben şimdi siktir olup gidiyorum Efkâr. Asıl çocuk gibi davranan sensin. Ben artık o küçük kız değilim ve hareketlerini hesaplamadan bana o küçük kızmış gibi davranan sen hele hiç konuşma hakkına sahip değilsin. Ben büyüdüm. Hani diyorsun ya 26 yaşındayım diye. Ben de 22 yaşındayım artık. 22! 22 senedir bana olan davranışlarında değişen tek şey daha da soğuman. Bana söylediklerini sen bi gözünden geçirsen iyi edersin."

Sessizliğin Sessiz SesiМесто, где живут истории. Откройте их для себя