11- Zemheri Soğuğu

19 4 10
                                    

Yıllar sonra ben geldim naber gençlik öldük mü¿ ;) Her türlü mecradan birileri beni darlamasa ben kitabın varlığını bile unutmuştum başka bir kitabıma yoğunlaşmıştım da. Bundan sonra düzenli bölüm gelecek ama her zamanki gibi kısa ve eğlencesine. Tamamen eğlencesine devam ettireceğim, kurgu hatası veya düzenine bakmadan. Devam ettirmek için ettireceğim yani cringe olabilir. 🥲 Neyse sanırım geri geldik. Flashback geçmeye üşendim, hatırlamayanlar için kısa bir en son olayları hatırlatma:

Bizim ekibin evi yandığı/yakıldığı :') için dağ evine gitmişlerdi ve Ilgın ilginç bir şekilde zehirlenmişti. ¿?¿?
Ilgın hastanede canıyla cebelleşirken Zemheri ve Efsa biraz yakınlasmıslardı ;)))
Ilgın, ona bunu yapanın kim olduğunu bizimle paylaşacaktı.

Keyifli okumalar.
_

Ben Zemheri'nin kolunu hâlâ sıkıca sarıyorken Ilgın hafifçe öksürdü. "En son içtiğim kahveden olmuş olmalı." Gözlerini yavaşça bana çevirdi. "Yani sevgili babandan. Kahvenin kokusundan bir terslik olduğunu anlamıştım ama bozuntuya vermedim."

İfadem bir taş misali donup kaldığında odadaki herkes sustu. Zemheri kolunu hafifçe yana çekerek elimi düşürttüğünde buz kesen elim yüzünden hissedemedim.

Havin onaylamaz gözlerini bana çevirerek sorguyla beni inceledi. "Ilgın söylediklerinde haklı mı, Efsa?"

Sertçe yutkundum.
Cenk Altun, şu an gerçekten zamanı mıydı?

"Elbette doğru değildir. Babam neden böyle bir şey yapsın ki?" Sesim net ve kurşun geçirmezdi. Fakat kendimi kasarak bu hale getirdiğim gerçeği şimdilik göz ardı edilebilirdi.

"Neden yapmasın? Bu odada herkesin bildiği fakat söylemediği bir gerçek var. O da senin ve babanın bizi şutlayıp galibiyet sevinci yaşamak için an kolladığı." Öne çıkan ve neredeyse burunlarımızın birbirine değmesini sağlayan Efkâr'a sadece boş gözlerle baktım.

Yalçın konuşmama fırsat bile vermeden Efkâr'ı kolundan sertçe çekerek yerine oturttu. Onun kurşun geçirmez bakışları da Efkâr'daydı. "Efsa ve Cenk böyle bir şey yapmak isterse yapar. Hiçbiriniz değil engel olmak, farkında bile olamazsınız. Olayı tamamiyle anlamadan sakın ola Efsa'nın üstüne gideyim demeyin. Bu olay gerçekse bile Efsa'nın ilgisi olmayabilir."

Yalçın'ın beni savunmak için sıraladığı cümleleri boş bakışlarla izlemeye devam ettim.

Gerek yoktu koca adam, gerçekten gerek yoktu.

Zemheri öne atılarak sertçe Yalçın'ın kolunu tuttu. "Ne zırvalayacaksan kız kardeşime dokunmadan zırvala. Elin ona bir kez daha değerse o eli senin.."

"Kes sesini, Zemheri. Sen artık fazla oluyorsun." dediğim sırada sert bakışlarıyla bana döndü.

"Seninle konuşan yok. Her lafa atlarsan, bir gün altında kalırsın."

İfadesiz bakışlarımı ona çevirdiğimde, sinirli veya alaylı bir bakıştan daha can yakıcı olduğunu biliyordum. "Altında kalacağım bir laf söylesene?"

Zemheri ağzını açmak üzereyken, Efkâr ise kendi davasının savaşını veriyordu. Kendime odaklandığım için, kolundan tutan Yalçın'la kavga eden Efkâr'ı birkaç saniyedir fark etmemiştim.

"Dün gece odama gelirken böyle davranmıyordun? Gerçekten iki yüzlü bir herif olduğunu bilseydim, sana o sözleri söylemezdim." Efkâr'ın söylediklerini duyduğumda kaşlarım sertçe çatıldı.

Dün gece, Ilgın zehirlenmeden önce ne olmuştu? Ve bu iki serseri o odada ne döndürmüştü?

Yalçın'la minik bir hesaplaşmam olacaktı.

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Apr 08 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

Sessizliğin Sessiz SesiWhere stories live. Discover now