0.1

257 161 18
                                    

🎼 Kreş - Yarım Kalan Şarap

"Baba neden, neden bizi bırakıp gittin? O kadar sıkıntının arasında neden tek başımıza tuzak dolu bir yola bıraktın ki bizi."

Biraz durdum ve devam ettim.

"Sana bir şey söylemem gerekiyor. Ama kızma bana olur mu? Okulumu dondurdum. Böylesi daha iyi olucaktır belkide. Üzülme o sınava giricem, eninde sonunda kazanıcam o üniversiteyi. Çalışıp bir şeyleri düzene sokmak için anneme yardım etmem gerekiyordu işte. Ama gerçekten sadece işimle ilgileniyorum. Kimseyle muhattabta olmuyorum. Anneme yardım etmek için anla beni. En azından yük oluyormuş gibi hissetmemek için."

Yük olduğumu düşündüğümü söyledikten sonra annem tarafından kafama küçük bir şaplak yemiştim.

"Saçmalama."

Hafifçe tebessüm ettim anneme.

"Hani bana söz vermiştin ya baba. Biri beni istemeye gelirse beni ona vermicektin. Beraber siktir olup git dicektik." Son hatırladığım şeyle göz yaşlarımın arasından hafif bir kahkaha attım. Ama acı dolu bir kahkahaydı bu.

"Seni çok özledim baba. Hemde çok."

Ağlamalarımı durduramıyordum. Sadece ben değil annem içinde geçerliydi bu. Galiba birazda onları yalnız bırakmam gerekiyordu. Onlarında özlemlerini gidermeleri gerekiyordu. Biraz daha burada durursam babamın yanına gitmek isteyeceğimi biliyordum. Kısacası ölmek isteyeceğimi.

"Ben su doldurmaya gidim."

Yavaşça ayrıldım yanlarından. Onlarında özlem gidermeye hakları vardı. Trafik kazası geçirip vefat etti demek çok isterdim. Yani en azından alakası bile olmadığı bir çatışmanın içinde bir anda kendisini bulması ve kurşunlardan birinin kalbine isabet etmesinden daha az acı verici bir ölüm değil miydi? Durdum. Çeşmenin yanına kadar ilerleyememiştim bile. Her zamanki gibi ağlamam tekrardan baş gösteriyordu.

Güçlü kalmaya çalışıyordum. Etrafımdakilere özellikle anneme acı çektiğimi belli etmemeye çalışıyordum ama belli etmediğimi sanıyordum işte. Sadece sanıyordum.
Kalktım çünkü kalkmam gerekiyordu. Su götürmem gerekiyordu babama. Yalnız bırakmamam gerekiyordu annemi.

Çeşmenin yanına yaklaştım. Siyah kapşonlu giymiş sırtı dönük bir adam oturuyordu, çeşmenin kenarında. Göz yaşlarımı sildim. Ne kadar becerdim bilmiyorum ama güçlü olduğumu göstermeye çalışıyordum. Yaklaştım, su alıp geri dönecektim. Çeşmenin yanına geldiğimde musluğu açtım. Şişeyi musluğun altına bıraktım. Su yavaşça şişeye akarken hayatımızında bi anda nasıl aktığını düşünmeye başlamıştım.

"Taştı."

"Ne?"

"Sabrım"

"Ha?"

"Su diyorum, taştı."

Önüme dönmemle şişenin dolduğunu ve taşıyor olduğunu gördüm. Dolan şişenin kapağını kapatıp çeşmenin alt tarafına bıraktım. Diğer tarafımdaki bidonu da çeşmenin altına bıraktım. Yavaş yavaş doluyordu.

Bakışlarım yavaşça yanımdaki siyah kapşonlu adama kaydı. Elinde su dolduracak bir şeyde yoktu, neden gelmiştiki? Biraz daha incelemeye başlamıştım istemsizce. Kapşonunu sıvadığı kollarına kayan gözlerim, dirseğinden başlayıp bileğine kadar inen dikiş izine ilişti.
Belliki çok önceden oluşmuş bir izdi ama dikiş izi hâlâ kendini göstermek için iyileşmemiş gibiydi sanki.

"Biraz daha izliyecek misin?"

"Anlamadım."

"Geç mi algılıyorsun."

Sadece gözlerimi devirmekle kalmıştım. Sanki kalbimde bir şeyler kopmamış gibi bir de bu serseriyle uğraşamazdım. Biraz daha benden tarafa dönünce karnındaki kanı farkettim. Demekki temizlemek için buraya gelmişti. Çeşmeyi kapatır kapatmaz önüne geçtim ve eğildim.

"Naptığını sanıyorsun?"

"Demek ki gerçekten su içmeye gelmemişsin."

Yarasını inceledim. Derin değildi ama bir yara da denmiyecek kadar yarıktı.
Yarasına dokundum. Yüzündeki maske ne yüzünü görmemi ne de mimiklerini algılamamı sağlıyordu.

"Korkmuyor musun?"

"Neyden?"

"Ciddi anlamda algılama problemin var galiba."

Yarasına hafif bastırdım. İyi biri olsaydı dikiş attırmak için hastaneye giderdi ya da maske takmazdı değil mi? Neden acıyayim ki.

"Hey napıyorsun?"

"Korkmuyorum."

"Seni şuan öldürebilirim biliyorsun değil mi?"

"Evet galiba bunun farkındayım."

"Neden siktir olup gitmiyorsun o zaman."

"Ay ne olur öldür beni Emre."

"Adım Emre değil ve neden ölmek istiyorsun?"

"Bunun seni ilgilendirdiğini sanmıyorum."

"O zaman öldürmüyorum."

"Çok üzüldüm şuan."

Annemi bu zalim dünya da tek bırakacağımı bilmesem şansımı zorlar bu serseriye kendimi öldürtürdüm. Maalesef annemi tek bırakmak gibi bir niyetim yoktu.

Burada fazla zaman geçirdiğimi farkedip ayaklandım. Babam ve annemin yanına gitmem gerekiyordu.
Dolan şişe ve bidonu elime aldım.

"Beni böyle bırakıp gidecek misin?"

"Siktir olup gitmemi istemiyor musun?"

"Öyle dedim diye gidicek misin yani?"

"Bi serseriye göre fazla şey bekliyorsun."

"Belkide kurbanlarımı elde etme şeklim budur."

Omzumun üstünden kafamı ona çevirdim. Vücudumu dönmemiştim bile onun tarafına.

"Bu hale gelmene neden olduysan düzeltmene yardımda kendin olabilirsin."

Önüme döndüm. Daha fazla geç kalmak istemiyordum.

"Bulucam seni."

"Nah bulursun."

  Oylarsanız sevinirim

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.


  Oylarsanız sevinirim.

Yarım Kalan Şarap Where stories live. Discover now