0.4

204 152 0
                                    

🎼 Kreş - Yarım Kalan Şarap

Hiç bir şey diyemedim. İkimizde köpek gibi korktuğumu biliyorduk.
Artık nefes bile alamadığımı görünce naif bir sesle ağzından kelime dökülmüştü.

"Korkma."

Elimi biraz daha sıkı tutup beni ayağa kaldırdı. Ay ışığının camdan içeri giren kısma doğru çekti beni. Elimi daha iyi görmek istiyordu anlaşılan.

"Madem eline ayna alıyorsun. Bana zarar vermeye çalışıcağına ne diye elini yaralıyorsun ki?"

İç çekti ve devam etti.

"Daha çok öğreneceğin şey var anlaşılan."

Elimdeki aynayı alıp yere attı. Avcumun içinde yarık değil yara oluşmuştu sadece. Kesildiği için kanıyordu ama. Saçımdaki saç bantını usulca çözüp elime bağladı.
İşte o an konuşmayı başarabilmiştim.

"Senin burada ne işin var?"

"Seni takip ettim anlamadın mı?"

"Ne?"

"Anlama kıtlığı sorununu ne zaman çözüceksin?"

Elimden tutup önceden oturduğum yere beraber oturmuştuk.

"Beni takip mi ettin cidden? Hangi hakla?"

"Ciddi misin? Dalga geçiyordum."

Ona cevap beklermiş gibi bakınca küçük bir nefes bıraktı dudaklarının arasından.

"Erkekler tarafında saklanıyordum."

"Vay anasını serseri bir mafya olduğunu düşündüğüm adam tuvalette saklanıyor."

Yavaşça bana dönmüştü.

"Şansını zorlama istersen."

Direk susmuştum zaten. Yardım etmesi onun kötü biri olmadığını göstermezdi. Ya da düşmanlarına karşı kötü oluyordu. Ya da bana karşı iyi mi demeliydim.

"Sen niye buradasın?"

"Uzun hikaye."

"Anlaşılan ikimizde burda benim arkadaşları bekliyeceğiz. Uzun zamanımız var yani. Kısacası dinliyorum."

Anlatmak zorunda mıydım?

"Annem beni unuttu da burada."

Gülmeye başlamıştı. Evet ciddi ciddi gülüyordu yanımda.

"Çocuk musun sen?"

"Hiçbir şey bilmediğin biri hakkında böyle konuşman ne kadar doğru olur acaba?"

Bu sefer ciddileşmişti. Gülmesi yerini meraka bırakmıştı.

"Anlatıcak mısın artık?"

"Sen anlatacak mısın?"

"Polise gitmiyeceğini nereden bilebilirim ki?"

"Çeşmenin yanında da şikayet edebilirdim."

Tekrardan bir nefes bıraktı dudaklarının arasından. Bu seferki diğerine göre daha şiddetliydi.

"İlk sen."

"Hayır ilk sen. Ne tür bir serseriyle konuştuğumu bilmek istiyorum önce."

"Bana mafya diyorsun ya bazen. Aslında mafya dememeliyiz bence. Benim herkesle bir sorunum yok. Biriyle ve onun adamlarıyla sorunum var. "

"Sen şimdi mafya değil misin?"

"Hayır."

"Çetende mi yok?"

"Var."

"Ha?"

"Üç kişiyiz ben, arkadaş ve diğer arkadaş."

"Çok açıklayıcı oldu."

"Bu kadarını bildiğine şükretmelisin."

Konu dağılsın istemiyordum. Dikkatini konuya geri çektim sorduğum soruyla.

"Neden o adam ve adamları?"

"İşte orası bende kalsın."

Şansımı zorlamak istemiyordum açıkçası. O bişey demeden kendi hikeyemi anlatmaya başladım.

"Babam ben küçükken vefat etti."

"Ne!?"

"Kesme."

Eğer cümlelerimi keserse anlatmak istemiyeceğimi biliyordum.

"Annemle beraber yaşıyoruz. Borçlarımız var benden büyük. Okulu bıraktım o yüzden. Anneme yardım etmek için işe girdim. Borçlar filan anlarsın ya. Ara sıra babamı ziyarete geliriz."

"Neden şuan burdasın peki?"

"Annem her seferinde babamın yanına gelince birden çekip gidiyordu. Onu anlamaya çalışıyorum o yüzden bişey demiyorum ama son gelişimizde bana söz vermişti. Bir daha böyle bir şey olmıyacağına dair. Bazen düşünüyorum bende kaç yıldır sevdiğim adamı kaybetsem mezarının yanına gelince kaçmak ister miydim diye."

"Kaçar mıydın?"

"Hayır tam tersi her zaman mezarına gider hâlâ onunla olduğumu bilmesini isterdim."

Öyle olmaz mıydı zaten? Bu hayatta beni yalnız başıma bırakmış olsa da varlığımı, onun hâlâ benim için kalbimin tek varlığı olduğunu bilmesini isterdim. Yanında olurdum.

"Baban neden vefat etti?"

"İşte orası bende kalsın."

Oylarsanız sevinirim.




Yarım Kalan Şarap Tempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang