Eli Kan İçindeki Adam

400 20 2
                                    

Baştan uyarımı yapmak istiyorum hikaye içerisinde yer yer küfürlere sahiptir bunun bilincinde okumanızı rica ediyorum.Okuyacaklara şimdiden keyifli okumalar diliyorum.

"Yeter ulan tüm deliller seni işaret ediyor,anlat artık!"

Sesimin bu denli sert ve yüksek çıkmasına karşılık olarak benimle birlikte gece 10'dan beri -ki şuan saat sabaha doğru 5- karakolda kalan komiser Jungkook yerinden hafifçe sarsılmış,o uykulu halinden azda olsa kurtulabilmiş ve tekrardan dikkatini önümüzde oturan,tepesindeki ışıkdan dolayı gözlerini tam açmasada kahverengi gözlü,esmer tenli,saçlarının arasını kızıla boyatmış beyefendiye verdi.

"Abi valla ben bişey yapmadım işime gidiyodum ben o saatte."

"Abi ne lan dallama kahvede tavla mı atıyoruz sorgudasın burasıda sorgu odası tanıştırayım."

"Özür dilerim amirim."

"Özür dileme anlat ne diye öldürdün yaşlı adamı."

"Ab- Amirim valla ben öldürmedim elimi bile sürmedim ben, panik atak var bende abi izin verde gideyim evime zaten dört duvar burası çok daraldım bi hava alayım n' olursun amirim."

Ben tam lafa dalıcakken Jungkook benden önce lafa girişti.

"Adamın ceketinde parmak izin var hani elini sürmemiştin?"

Bunun üstüne Jungkook masadaki parmak izi raporunu açarak şüphelinin önüne attı.Sanki ilk defa yazı görüyormuşçasına gözünün önündeki harflere anlamsız ,boş bir bakış atması ve günlerdir sorduğumuz hiçbir soruya doğru dürüst yanıt alamamamızın verdiği öfkeyle dayanamayıp sandalyeden bir hışımla kalktım, bu hareketimden dolayı yere hiçde hoş olmayan bir ses bahşeden sandalyeyi umursamayıp şüphelinin yanına gelerek boğazından tuttuğum gibi kaldırıp zaten kıç kadar olan sorgu odasının köşesine sıkıştırdım.

"SENİN PARMAK İZİN VAR DİYORUZ BEN ELLEMEDİM DİYORSUN,TÜM DELLİLER SENİ GÖSTERİYOR İNKAR EDİYORSUN SEN BİZİMLE DALGA MI GEÇİYORSUN? SANA YEMİN OLSUN HEM BU CİNAYETTEN HEMDE POLİSİ OYALAMADAN, YALAN YANLIŞ BİLGİ VERMEKTEN İÇERİ ATTIRIRIM BİRAZDA ORDA PANİK ATAK GEÇİRİRSİN."

Aniden elimi boğazından çekmemle nefeslerini düzene sokmak amacıyla hızlı hızlı ağzından ve burnundan nefes alırken odayı sadece onun nefes sesleri doldurmuştu.

"Amirim valla ben bişi yapm-"

Lafını kesen şey paldır küldür içeri dalan Seokjin'di

"Bi' bakar mısın Jimin?"

Neden geldiğini anlayıp sıkıla sıkıla kapıya doğru yürümeye başlayınca bu adama göz kulak olması için Jungkook'un kulağına eğilerek kısık bir tonda"Dikkat et bu adama gözden kaybolmasın daha işimiz bitmedi bununla." Dedim başını olumlu anlamda sallamasıyla, bende tekrardan Seokjin'i takip ettim.Koridorun sonundaki,artık yıkılacak kadar yıpranmış içindeki süngerleri gözüken mavi kumaşından eser kalmamış koltuklara geçtik.

"Lafı fazla uzatmicam Jimin evet iyi bir polissin hatta bu büroda en çok güvendiğim elemanlardan birisin ama şu ani öfkelerine bi son vermen gerek seni siyah camın ardından izliyordum adamı neredeyse nefessiz bırakıcaktın savunmasız bir adama her ne olursa olsun saldırmak büyük suçtur Jimin bunu en iyi sen bilirisn,her seferinde başka şeyleri bahane ederek seni kurtarıyorum ama müdür artık usandı,bana bile inanmamaya başlıyor kendine çeki düzen ver artık."

Bıkkınca içimde tuttuğum nefesimi seslice dışarı verdim ve bir sigara yaktım,yanımda oturan Seokjin'i hafifçe dürterek isteyip istemediğini sorduğumda hayır dercesine kafasını salladı.

"Jimin beni biraz daha dikkate alman gerekiyor bu kadar vurdumduymazlık olma-"

Günün ikinci laf bölünmesiydi,bu sefer lafı bölen Jungkook'du vücudundaki yorgunluk yüzüne yansımıştış,şişen göz altları,kan çanağı gözler,yorgun,ruhsuz bakışlar,neredeyse "imdat" diye bağıracak şekilde pes etmiş bir beden.

"Amirim müdür bey geldi adamı üç gündür karakolda tuttuğumuzdan sorgu süresi bitti adamı saldılar."

"Hay sikerim ben böyle işinizi."

Aniden ayağa kalkıp sigaramı gelişigüzel yere attım, ayakkabımın ucuyla söndürdükten sonra hızlı ve sert adımlarla bir umut şüpheliyi yakalayabilmek için çıkışa doğru yol aldım.

"Amirim nereye gidiyorsunuz?"

"Cehenneme Jungkook koş gel sende geri kalma."

Arkama bakmasamda Jungkook'un bozulmuş ve biraz da sitemli yüzünü tahmin edebiliyordum.Koridoru dönmemle Narkotik bürodan Carlos'u görmem bir oldu.

"Bende tam yanına geliyordum Park,adamın cebindeki esrar ve ot'muş biraz daha sicilini araştırdığımda bundan beş sene önce yurt dışında uyuşturucu kaçakçılığından göz altına alınmış ama geri serbest bırakılmış."

Elindeki dosyayı bana doğru uzattığında
İşte buda sicili ve dosyası,demişti.
Dosyayı alelacele koltuk altıma sıkıştırıp çıkışa doğru koşmayaa başladım.

Asansörü bekleyecek kadar vaktim yoktu bu yüzden ikinci bir tercih olan merdivenleri seçtim.Merdivenleri ikişer ikişer hatta bazen üçer üçer atlayıp kendimi karakolun geniş bahçesine atmıştım.Nefesim bu kadar düzensizken etrafa hızlıca göz gezdirdim. Sikeyim,gitmişti.Sinirle elimi saçlarıma daldırdım ve nefesimi kontrol altında tutmaya gayret gösterdim,elimi saçımdan enseme götürünce nereye gittiğini tespit etmek amaçlı kamera kayıtlarna bakamya gidiyordum ki duyduğum silah sesiyle bütün bedenimi sese odakladım.

Ses,karakolun karşısındaki parktan geliyordu.Gayriihtiyar elimi belimdeki silaha yönelttim ve koşar adım parka gittim.Karşıdan karşıya geçmek için elimle trafiğin akış yönüne dur şeklinde kaldırdım bir kaç araba beni takmayıp yoluna devam ederken cebimden rozetimi çıkarıp trafiğe doğru salladım,rozet sayesinde trafik sanki kırmızı ışıktaymış gibi aniden durdu hafif bi baş selamı verip kendimi karşı kaldırıma parkın girişine attım.Parka adımımı atar atmaz gördüğüm manzara hiç iç açıcı değildi.

Bundan yaklaşık 20 dakika önce sorgu odasına deliller bile gözünün önünde olmasına rağmen herşeyi reddeterken şuan tam önümde görüş açımın içinde sol yanından -tahminimce herkesin evinde bulunabilecek türde bir silahla- pis bir kurşunla yerde kanlar içinde yatıyordu.

"Tanrım! napıyorsun orada çekilde kenara polisi arayalım ahmak herif."

Sesin geldiği yöne bedenimi çevirince bir yandan çantasından telefonunu çıkarmaya çalışıyorken diğer yandan da parktaki insanlara bağırıp çağırıyordu kadın, yardım etmeleri için.

"Beyefendi sağır mısınız çekilmiyorsanız bile polisi arayın lütfen."

Elimi sağ cebime atıp içindeki başkomiser rozetimi çıkarttım ve gururla kadına doğrulttum.

"Busan emniyet,cinayet masa'dan Park Jimin."

"E polisseniz müdahale etsenize herşeyi ben mi söyleyeyim."

Rozeti geri ait olduğu yere cebime atıp,sıkkınca nefesimi verdim birilerinin bana emir vermesinden nefret ediyordum ama kadının fazla evham yaptığını hatta gördüğü ilk ceset olduğunuda düşündüğümde onada hak verdim sonuçta benim gibi günleri cansız bedenler arasında geçmiyordu.

"Hanımefendi bana ne yapmam gerektiği söylemeyi kesin ve lütfen alandan uzaklaşın burası artık suç mahalli."

Kadın kafamı bulandırdığı için olay yerine ihbar etmeyi unutmuştum, hemen belimdeki telsizden anonsumu yapıp tekrar kadına döndüm.

"Birşey gördünüz mü olay hakkında?"

"Hayır sadece yürüyüşe çıkmıştım birden önümde görünce ne yapacağımı şaşırdım."

"Anlıyorum."

Kadına, ifadesini almaya arkadaşların geleceğini söyleyip bi sigara daha yaktım ve ekipleri beklemye başladım.Bu sırada fark ettiğim bir detay beni yeterince dehşete düşürmeye yetti.

heaven and back [yoonmin]Where stories live. Discover now