2.

39 5 0
                                    

***

Mezarın başındaki insanlar...Ağlama sesleri...Yalvarışlar...

Yaşlı adam mezarının yanında adımlarını durdurup kızına bakmıştı. Nasıl yapmıştı bunu? Hiç mi düşünmedi gelecek nesilleri? Şeytanın lanetinden de mi korkmadı? Bu kadar mı canı yanmıştı genç kadının? Binlerce canın ölümüne sebep olacak kadar çok mu yanmıştı?

"Emin misin, Alba?" 

"Eminim! Oğlumu geri almak için her şeyi mi veririm!"

"Gelecek nesillerin canları da mı buna dahil? Onca dökülecek kan umurunda değil mi?!"

"Değil, baba! Hiç bir şey Argusdan önemli değil!"

Yaşlı adam hüzünle başını sallayıp gözlerini torununun mezarına dikti. Köyde yirmiden fazla küçük çocuk ölmüştü. Hepsi 1 hafta içinde olmuştu hem de. Önce ateşleri çıkmış, daha sonra kan kusmaya başlamışlardı. Sebebi bilinemedi bunların. Ne oldu o küçük canlara kimse bilemedi. Ama her kes tek bir kişiyi suçladı. Onu yaktılar, lanetlediler. Evlatlarının ölümlerinden Onu sorumlu tuttular. Çünki her ölen çocuğun yanında O vardı. Ondan başkası olamazdı değil mi?

"Argus eskisi gibi olmayacaktır biliyorsun değil mi, Alba?"

"Umurumda değil! O yine de benim oğlum!"

Ayin ile ölen evlatlarını geri getirdiler. Ama onlar hala aynı çocuklar mıydı? Hayır. Şeytanın karıştığı hiç bir şey aynı kalmazdı. 

"Neden işe yaramıyor?!"

"Sakinleş. Dolunay şimdi gerçekleşecektir." yaşlı adam söyledikleriyle birlikte gözlerini gök yüzüne çevirdi. Dolunay... Birazdan olacaklar kim bilir nelere sebep olacaktı? 

"Oluyor!" 

Yer sallandı. Gök gürledi. Gök yüzü kıpkırmızı oldu. Toprak çatladı, kabardı...

Mezarların üzeri açılmıştı. İçlerinden gelen sesler artmaya başladı

"Anne!" genç kadın hemen kollarını uzatıp çocuğunu kucakladı. 

"Oğlum! Argus!"

Diğer her kes evlatlarına sarılırken yaşlı adam torunun yüzünü okşayarak konuştu

"Bu Argus değil, Alba. Oğlun değil. Gözlerindeki parıltıları, acımasızlığı görüyorum."

"O benim oğlum! Benim! Hala aynı! O söz verdi! Oğlumu vereceğine söz verdi!"

"Oğlunu eskisi gibi vereceğini söylemedi! Aynı olacağını söylemedi! O Argus değil!"

"Kapa çeneni!" babasını iterek kucağındaki oğluyla birlikte uzaklaştı mezarlıktan. Onun oğluydu! Hala onun küçük oğluydu!

...

Uğultu gibi gelen sesler yüzünden gözlerimi açtım. Başım ağrıyordu ve gözlerim acımaya başlamıştı. 

"Oğlum?"

Sesin geldiği yöne baktığımda kızarmış gözleriyle, endişeyle bana bakan annemi gördüm. Babam arkasında durmuş her zaman olduğu gibi soğuk bakan gözleriyle inceliyordu beni. Diğer tarafımda Jimin vardı ve yüzünde hafif gülümsemesiyle bakıyordu.

"Ne oldu bana? Neden hastanedeyim?"

"Bayıldın." Jimine dönmüştüm

"Ne?"

𝑻𝒉𝒆 𝑵𝒊𝒈𝒉𝒕𝒎𝒂𝒓𝒆 / 𝑇𝑎𝑒𝑘𝑜𝑜𝑘Where stories live. Discover now