dreamland

826 86 42
                                    

Yola çıkmıştık ,arabayı Hyunjin kullanırken camdaki ve yanımdaki manzaralar arasında gidip geliyordu gözlerim.

Hava kararmıştı ve nereye gideceğimizi hâlâ söylememişti bana. Uykum geliyordu ama onun planını mahvetmek istemediğim için uyanık kalmaya çalışıyordum.

Hyunjin

Felix büyük ihtimalle şu an uyumamak için göz kapakları ile büyük bir savaş içerisindeydi. Ama asıl plan buydu, onun uyuması gerekiyordu.

Gideceğimiz yerde gözlerini açması ve güzellikle karşılaşması. Benim de onun güzelliğiyle. Tam da ona göreydi burası. Daha doğrusu bir kısmı.

Uykuya dalışını seyrettim bir süre ve yola bakmaya devam ettim. O gerçek olamayacak kadar güzeldi. Onun için şiirler yazar tablolar yapar romanlar yazardım, ilham verici. Güzelliği, insanlık dışı, sanki dokunsan kırılacak bir peri gibiydi. Aynı zamanda içinden saflık ve iyilik akan bir melek.

Bense ..tamam belki düşmüş bir melek olabilirdim. Ama onun ışığı benim karanlığımı aydınlatıp yok ediyordu.
Umarım benim karanlığım onun ışığının sönüp bitmesine yol açmazdı.

Arabayı durdurup kapımı açtım ve Felix'in tarafına doğru ilerledim, kapısını açtım ve önce o imkansız güzellikte olan yumuşak saçlarını okşayıp elimi beline götürüp kucağıma aldım. Bacakları otomatik olarak belime sarıldı.

Kapıyı kapatırken düşmemesi için elimi kalçasına koyup diger elimle kapıyı kapatıp kilitledim. Kucağımda tam bir bebek gibiydi. Mal mal gülümsemeden edemiyorum çok tatlı ve minik.

Kapının kilidini açtım ve içeri girip bir mum yakıp merdivenlere  yöneldim. Buraya güzel bir ışıklandırma sistemi yapmayı listeme ekledim.

Merdivenlerden çıkarken aklıma gelen anılar ve kucağımda duran minik beden içimin derin bir huzur kaplamasına neden oldu. Duvardaki kabartılı motiflere dokundum. Burayı satmadığıma şükrettim.

Bedenini yumuşak yatağa bıraktım ve üzerindekileri çıkarıp dolaptan aldığım eski tarz yumuşak ve hoş gömleği ona giydirdim.

Çok rahat görünüyordu bu görüntüsü beni de rahatlatıyordu. Ben de giyinip yanına uzandım ve ona sarıldım örtüyü örtüp gözlerimi onun cennetine kapattım.
...

Felix

Gözlerimi açtığımda eski tarz ama bir o kadar da ihtişamlı bir şekilde yapılmış olan odada gözlerimi gezdirdim. Yanımda uyuyan ve buraya çok ama çok yakışan Hyunjin ile gülümseyip yanına sokuldum

"Günaydın bebeğim"

"Günaydın Prens Hwang"

Kırkırdayıp bana sarıldı ve yataktan kalkıp aynanın önünde gömleğinin üzerine yelek tarzı bir şey giydi. Tam da 19. Yüzyılda olacak Hwang Hyunjin gibi.

"Sen de birşeyler giyinip aşşağı gel bebeğim"

"D.. dolaptan mı"

"Evet başka bir yer var mı güzelim"

"Hyunjin 21. Yüzyıldayız."

"Ama bu ev değil. Bu yüzden ona uyum sağlamalıyız. Hadi giyin bebeğim"

Odadan çıkıp kapıyı kapattı. Bu kıyafetler fazla güzeldi ve ona fazlasıyla yakışıyordu ama bana yakışacakları.. işte bu tartışılır.

Kapıyı açar açmaz inanılmaz bir koridora maruz kaldım tam da şu an ağzım açıktı. Heryerde tam anlamıyla mükkemmel işçilik ve kabartılı motifler ve eski çizimler vardı.

HELL OR HEAVEN | HYUNLİXМесто, где живут истории. Откройте их для себя