YENİDEN BİR ARADA...

443 193 49
                                    

Uyarı: Başlamadan önce belirtmeliyim ki "Bataklık" yazdığım ilk kurgu kitaptır. Ve tamamen acemice yazılmıştır. Bir kaç kez okuyup üzerinden geçtim fakat göz kanatacak şekilde yazım hataları ve yanlış noktalama işaretleri olmuş olabilir. Bu konuda kendimi geliştirmeye özen gösteriyorum. Eğer okurken gözünüze takılan bir hata varsa lütfen yorumlarda belirtin ki düzeltebileyim. Ayrıca bu kitap Wattpad'de ki diğer kitaplara nazaran daha uzun  bölümler barındırmaktadır. Bir bölüm en az 6 bin kelimeden oluşmaktadır. Uzun, soluksuz bir serüvendir. Hikayeden ziyade uzun bir roman edasıyla yazılmıştır. Dikkate alınarak okunup, yorumlanması gerekmektir.  Beğendiyseniz eğer oylarınızı ve yorumlarınızı esirgemeyiniz lütfen.

İyi okumalar dilerim♡
.
.
.

Dışarıdan bakınca ne kadar da mutlu ve huzurlu görünüyordum. Sanki hiçbir derdim tasam yoktu. Ama yaşadıklarım... Yaşadıklarımız... Her ne kadar mesut gibi görünsem de  hiçbir şeyden hiçbir şekilde zevk almayan birine dönüşmüştüm aslında. Artık hiç bir şeyin gözümde bir önemi yoktu. Yapmak istediğim bir çok şeyi de gerçekleştirmiştim oysaki ama yeterli değildi. Her ne olursa olsun kimseye hiçbir şey belli edemezdim. İçime atmak ve ne olursa olsun hayatıma devam etmek zorundaydım. Başka çarem yoktu. Bende öyle yaptım ve hayatıma devam ettim... 

Akşam saat 7.30 ve hava iyice kararmaya başlamıştı. Balkonun kapısı açıktı ve sırtıma hafif, soğuk bir rüzgâr çarpıyordu. Kasım ayındayız ve havalar da gittikçe bozulmaya başlamıştı. Camın önüne dizilmiş yerdeki minderlerin üzerinde, bağdaş kurup ağaçlardan dökülmüş yaprakların uçuşup süzülmesini izlerken geçmişime dalmışım, saatin ne denli geçtiğini fark etmemişim bile. Birden telefonum çaldı ve arayan Oğuz'du. Telefonun çalmasıyla bende titredim ve biraz üşüdüğümü fark ettim. Telefonu kulağıma götürdüm. O sırada yerimden kalktım ve mutfağa doğru yürümeye başladım.
Oğuz "Aç mısın?" diye sordu ve hiç tereddüt etmeden evet dedim. Dışarıda güzel bir yerde yemek yiyeceğimizi sandım ama umduğum gibi olmadı. Yarım saat sonra kapı çaldı ve elinde 2 kutu pizzayla Oğuz belirdi kapıda. Her şey yolundaymış gibi bir izlenim vermeye çalışıyordu ama ben onun arkadaşıyım ve anlarım. Kapıda selamlaştık, şakayla karışık içeri buyur ettim. Ben pizzaları salona götürürken o da ellerini yıkamaya gitti. Bir koşu mutfaktan bardakları ve kolayı alıp geldim. Oturduk yemeye başladık. Yemek yerken oğuzu ilk defa bu kadar sessiz gördüm. Sessizliğe gömülmüş bir şekilde fütursuzca yemeğini yiyordu. Sadece yemek yemeye geldiğini düşünmüyordum o yüzden neyi olduğunu sordum ve elindeki pizzayı kutuya koyup bir süre sessiz kaldı. Gerildim ve daha fazla bu sessizliğe gömülmeye katlanamadım "Ne bu sessizlik olum yakışıyor mu sana suratını asıp yemek yiyor olmak? Benim de lokmalarımı boğazıma dizdin a*ına koyayım."

Oğuz "kanka bir şey yok sadece hani ne bilim son zamanlarda çok durgunuz her şey ot gibi, yediğim hiçbir şeyden tat alamıyorum, zevk vermiyor." Dedi.

Onu da anlıyorum iş güç derken eskisi kadar vakit geçiremiyorduk. Sürekli aksilikler oluyor ben onu çağırdığımda bir şey çıkıyor, o beni çağırdığında bende bir şey çıkıyor gidemiyorum ve bir şekilde buluşamıyoruz, eğlenemiyoruz. Birbirimizden o kadar koptuk ki diğer iki arkadaşımızın nerede olduğu hakkında gram fikrimiz yoktu. Biz onlardan ziyade Oğuz'la daha yakındık. Bir şekilde kopamıyorduk birbirimizden. Her gün konuşuyoruz ya yüz yüze ya telefonda. Asla birbirimizden ayrı kalamıyoruz. Bence mükemmel bir dostluğumuz var ve biteceğini hiç sanmıyorum. O sırada yemeğimizi yedik. Ben mutfağa geçtim o da salonu toparladı biraz. Bulaşıkları makinaya koyarken düşünüyordum öyle geçmişimizi. Meğer ne kadar eğleniyorduk ulan. Maceradan maceraya atılıyorduk her b*k vardı bizde. Şu an 20li yaşlarımızdayız ve en iyi olması gereken dönemimizde sıkıntıdan patlıyoruz. Ergen iken daha çok eğleniyorduk sürekli aktiviteler, ufak çaplı yaramazlıklarımız oluyordu ama iyiydik, gençtik sonuçta. Bir de zamanında yapmamamız gereken bir hatamız vardı. Asla yakamızdan düşmeyen bir vicdan azabı. Olayları yeniden hatırlayıp hüzne boğulurken, o sırada bulaşıkları bitirdim. En son tezgâhı sildim, ellerimi yıkayıp kuruttum ve Oğuz'un yanına geçtim.
İkimizde koltukta yayıldık televizyonda ne olduğu belli belirsiz bir kanal açılmış maksat ses olsun sıkılmanın doruklarındayız. Düşündüm ve bir aktivite yapmaya karar verdim. Oğuz'u dürttüm sersem sersem suratıma bakıp başını salladı ve "Ne oldu" dedi.
Ruhsuzluğuna aldırış etmeden cümleye girdim "Şimdi yarın ilk işimiz bavullarımızı hazırlıyoruz birkaç gün doğayla baş başa kalalım istiyorum. Geçen gün şans eseri çok güzel bir yer buldum sizi oraya götüreceğim." dedim.

BATAKLIK (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin