ÖFKENİN TOHUMU

221 168 2
                                    


Soğuk bir kış günüydü ve doğum günüme sadece 3 gün kalmıştı. Gözlerimi ovuşturarak duvardaki saate baktım. 10'a çeyrek vardı. Uzandığım yerden doğrularak ayağa kalktım ve sabahlığımı giyerek mutfağa doğru yürümeye başladım. Akşamdan kalma bulaşıklar vardı. Bir of çekerek kahve makinasına kahve koyup, elimi yüzümü yıkamak için tuvaletin yolunu tuttum.

Olayların üzerinden neredeyse 4 hafta geçmişti ve ben kafeinle kendimi ayakta tutarak hiçbir şey yokmuş gibi saadeti yerinde, mutluluk pozları veriyordum. Çünkü böyle olması gerekiyordu.

Öğrendik ki Dicle'nin kimsesi yokmuş burada. Belki de Çağatay'a o yüzden bu kadar çok bağlanmıştı. Onun tek ailesi Çağatay'dı. Dicle kimsesiz olduğu için cenaze işini biz üstlenmiştik. Bataklıkta olan çalışanlara kadar herkes katılmıştı. Artık kimsesiz değildi. Her ay düzenli olarak bataklıktaki herkes onu ziyaret edip anacaktı. Hatta onun artık yeni bir adı vardı. Bataklık kızı... Herkes onu böyle anıyordu. Haberlere böyle çıkmıştı. Gazetelere bile bataklık kızı diye yazılmıştı. Kimisine göre fantastik bir cinayetti. Hatta bazıları bu olaydan ilham alıp bataklık kızı hakkında roman yazacağım diyordu.

Tuvaletten çıktım ve mutfağa doğru yürüdüm. Kahveyi kupama doldurarak halsiz bir şekilde odama geçtim. Aynanın önünden geçerken duraksadım ve kendimi incelemeye başladım. Son zamanlarda kilo mu aldım? Yoksa bana mı öyle geliyor? Diyerek telefonumu komodinin üzerinden aldım ve Berra'yı aradım. Telefonu açtığında uykulu bir sesle "Efendim?" demişti. "Kusura bakma uyandırdım sanırım istemeden. Hiç uykunu kaçırmayayım uyumaya devam et sen. Uyanınca ararsın beni." Dedim

 Berra "Uyandım zaten güzelim. Daha uyumam. Birazdan çıkarım yataktan zaten. Sor soracağını sen." Dedi. 

Tedirgin bir şekilde diğer elimle boynumu tutarak "Son zamanlarda bende bir farklılık gördün mü hiç? Sanki biraz kilo almışım gibi hissediyorum." Dedim. 

Berra "Olabilir. Son zamanlarda iştahın çok açıldı. Ne Zaman arasam seni hep bir şeyler yemiş oluyorsun." Dedi ve güldü.

 "Acilen spora başlamam lazım- "derken aniden böğürmeye başladım ve midem bulandı. Telefonu yatağa fırlatarak elimdeki kahve kupasını komodinin üzerine bıraktım ve elimle ağzımı kapatarak tuvalete koştum. Bir müddet bekledim banyoda ve kusmadan mide bulantım bekledikçe hafiflemişti. Derin derin nefes aldım ve elimi yüzümü yıkadıktan sonra odaya geri döndüm. Berra hâlâ hattaydı. Telefonu fırlattığım yerden aldım ve Berra "Deniz ne oldu? İyi misin?" diyordu. 

Boğazımı temizleyerek "İyiyim. Sadece biraz midem kötü oldu ama geçti. Yeni uyandım bende zaten. Muhtemelen ondandır." Dedim. 

 Berra "Bu ilk bulantın değil. Bence ciddi bir şey olmadan doktora gitmelisin." Dedi. 

"Önemli bir şey yok. İyiyim." 

Berra "O hastaneye gidilecek o kadar. Beni ikiletme. Öğleden sonra 5 gibi işlerim bitmiş olur. Gelip seni alırım. Beraber gideriz olur mu?" dedi. 

"Olur. Zaten gitmezsem ömrümü yiyeceksin." Dedim. Gülüştük ve görüşmek üzere vedalaşarak kapattım telefonu.

Heyecanlıydım çünkü 21 yaşıma girecektim. Komodinin önüne giderek kahvemi içmek için elime aldım ve tam yudumlarken bardağa geri tükürdüm. Kokusu midemi bulandırıyordu. Mutfağa gittim ve lavaboya dökerek odama geri döndüm. Hazırlanmak için giysi dolabımı açtım ve ne giyeceğimi düşünmeye başladım. Daha fazla vakit kaybetmemek için buz mavisi straight Jean pantolon ve turuncu bir kazak giyerek makyaj masamın önünü tuttum. Nasıl bir makyaj yapsam diye düşünüyordum. Tamamen doğal bir makyaj mı yapmalıydım? yoksa spor bir kombini en üst seviyeye çıkaracak iddialı bir makyaj mı?

BATAKLIK (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin