TEMİZLİK (+18)

328 177 31
                                    

NOT; . Bu şarkıyı dinlerken yazdım bu bölümü. Sanırım Deniz'in ruh halini, psikolojisini ve Çağatay ile olan karmaşık ilişkisini anlatan en iyi şarkıydı bu. Eğer bu şarkıyı dinlerken okursanız ne demek istediğimi daha iyi anlayacaksınız. 

İyi okumalar dilerim 

.

.

.

Hayat bazen bizi istemediğimiz durumlara sokabiliyor. Düşünmeden edemiyorum. Sürekli bir şekilde belanın içinde buluyoruz kendimizi. Ama şunu atlıyoruz. Herkes gibi etrafımızdakileri veyahut evreni bile suçluyoruz. Çeşitli inançlardan prim kasıyoruz. Herkes, her şey suçlu ama biz masumuz. Asla sorunu kendimizde aramıyoruz. Ya sorunun kendisi bizsek? Ya her şey aslında bizim istencimiz gereği gerçekleşiyorsa. Enerji diyoruz pozitif düşünelim diyerek kendimizi manipüle ediyoruz. Bir şeyler yolunda gidiyor bak iyi düşündük iyi olduk diyoruz. Ama o an verilen çabayı görmüyoruz. Sadece hatalarımızı veyahut sorunlarımızı değil yaptığımız iyi şeyleri bile bu manipülasyona yem ediyoruz. Ben daha geçmişi bile sindirememişken yeniden ellerimi kirletmiş olmam... ahh Tanrım, gerçekten benim için çizdiğin yol bu mu? Ben neden kendimi ve arkadaşlarımı bir ceset başında buluyorum. Tek yapmak istediğim diğer normal insanlar gibi gençliğimizi yaşamaktı. Bu korku, dram, gizem... hepsi bana da arkadaşlarıma da çok fazla. Ben geçmişimle yaşayan bir insanım. İyi veya kötü hiçbir şeyi unutamam. Gerçi benim de geçmişimden sonra pek hayatta olduğum söylenemezdi ya. Zaten herkesin yakasını bırakmayan s*kik bir geçmişi yok muydu? Dört dörtlük yaşantısı olan insanların da hep bir yanı kimsesiz değil miydi ? Omuzlarında ki yükler ağırlaşmıyor muydu? Ağırlaşıyordu. Herkesin bir yükü vardır bu hayatta ne de olsa, benimde yüküm geçmişimdi işte. Sürekli yeni bir vukuata imza attığım geçmişim... sanırım hiçbir zaman akıllanmayacağım. Bir şekilde yaptığım şeylerin hata olduğunu düşünmüyorum. Her şeyi göze almıştım o an. Daha o bıçağı saplamadan önce 10 adım ötesini düşünerek saplamıştım kalbine. Bugün burada kalbine bıçak yiyen sadece Dicle değildi. Bende bir bıçak yemiştim Çağatay'dan. Belki hayattan koparmadı fakat ruhumu çok acıtmıştı. Birinin sana aşıktan çok takıntılı hatta saplantılı olduğunu bilmek...

Ben tesadüflere inanmam ve biliyorum ki dördümüz tesadüfen bir araya gelmedik. Bir şekilde bir araya zaten gelecektik ve bunları bir şekilde tekrar, tekrar ve tekrar yaşayacaktık. Bizi kader birleştirdi ve korkaklığımız ayırmıştı. Aramıza mesafe koymuştuk son olaydan sonra ve dördümüz yeniden bir arada, bir cesedin başında dikildik. Tesadüf değil kaderdi...

Berra "şimdi farkındaysanız şans bu sefer de bizden yana. Bu evdeki tüm odalar boş ve burada kimse kalmıyor. Bir Dicle vardı o da... malumunuz yerde yatıyor cansız bir şekilde." Dedi. 

Oğuz eliyle çenesini ovuşturarak "Görüyoruz Berra. Görülmeyecek gibi değil ki. Bakın inanın burada ne olduğunu çok merak ediyorum ama şu an çene çalacak vaktimiz yok. Bir şeyler yapmalıyız." Dedi. 

Oğuzdan güç alarak ayağa kalktım ve kendimi toparlamıştım. Bir anda bir güç geldi sanki. İçten içe biliyordum yapacak başka seçeneğin olmadığını. Zorundaydım ve bizim için yaptım. 

"Şimdi bir hikâye seçmemiz lazım. İnandırıcı olmalı ama onun öncesinde saklayacak mıyız ortaya mı çıkaracağız cesedi?" diye sordum.

 Çağatay "Cesedi bilmem ama bıçağı saklayacak olmamız kesin." 

"Tabi ki saklayacağız! İkimizin de parmak izi var bu bıçakta elbet de arayacaklar." dedim. 

Berra "bıçağı saklamak kolay da... ceset işi çok sıkıntı. Hava karardı saat 8'e gelmiştir bile çoktan ama illa birileri gece ayakta olacaktır.  Yakalanma riskimiz yüksek." 

BATAKLIK (+18)Where stories live. Discover now