Bölüm 17 "Gerçeklik ya da Gerçeküstü"

1.6K 224 72
                                    

Bölümü asla kontrol etmedim artık size emanet, yorumlarınızı bekliyorum!💙



•••

Kalbinin beynine ait çalışma fonksiyonlarını bozması ilk defa yaşadığı bir şey değildi.

24 yıllık hayatında bir kez bile hisleri konusunda kendisine izin vermediğini söylemek bencillik olurdu.

Göğsünü yerinden sökmeye çalışan güçlü hise ve ağrıyan karnına yabancı değildi. Yabancı olduğu şey; kıskançlık, onu tüketen tutku ve ateş gibi yanan tendi. Bu aşk mıydı, yoksa kimse tarafından alaşağı edilemeyen birini baskılamaya ve onu yenmeye duyduğu hırs mıydı? Bilmiyordu. Ama aynı hırsı karşı tarafın da hissettiğine emindi. 

Jungkook şimdi o Nam Joohyuk denen adamla konuşuyordu, beyaz dişleriyle süslediği gülüşü yüzünden gitmiyordu. Harika fiziğiyle son derece yakışıklı bir şekilde ellerini arka cebine sokmuş dikiliyordu. Hiçbir açıklama yapmadan gidip kollarını o bele dolama isteğine sinir oluyordu Jimin. Medyanın şişirip manşetleri süslediği klişe ve kaos dolu ilişkilere benziyordu sanki bu yaşadıkları. Jimin bundan da nefret etti, o kadar sığ mıydı gerçekten?

Jungeun bir dakika sonra geri geleceğiyle ilgili bir şeyler söylediğinde dediğine dikkatini vermemişti Jimin. Onun hemen ardından Jungkook yanına gelmişti.

Kalçasını masaya yaslayıp aşağı, kanepede rahatça oturan Jimin'e baktı kirpiklerinin altından.

"Kaldığımız yerden devam edebilmemize sevindim açıkçası." Bunu söyleyişi ve ben-nefes-alan-en-havalı-şeyim enerjisi anında gardını aldırmıştı Jimin'e. "Beni iş dışında asla öpmeyeceğine ant içmiştin ama o da yalan oldu." Jimin gözlerini devirmişti. "Seni söylediğine pişman ettiğim şeylere yenisi eklendi."

İşte buna kıçıyla gülerdi.

"Yapmayacağımı söylediğim bir şeyi yapınca pişman olacağımı mı düşünüyorsun gerçekten?" Tahmin ettiğinden daha rahatsız hissediyordu kendini, ayağa kalktı ve makyajı yerinde mi diye şöyle bir kontrol etti. Jeon Jungkook ne hali varsa görebilirdi, Jimin onun oyunlarından sıkılmıştı. Dudaklarına tatlı bir gülümseme takındı, sesini öyle tatlı çıkardı ki bununla şeker komasına girmesini umdu. "Böyle küçük bir kaostan keyif almayacağımı düşünmek senin hatan bebeğim."

Jungkook bir kez daha Jimin'in beklenmedik tavrıyla dumura uğramıştı. Jungkook'un kolay kolay pes etmeyeceğini az çok öğrenmişti. Son sözü söyleyen taraf olmak için can atar, şımarırdı. Ama şimdi ikisinin de büyük sorumlulukları vardı ve otel odasında yaşanan şeyin sonu huzur kaçırmaktan başka bir yere gitmeyecekti. Tüm bu nedenlerden dolayı ona arkasını döndü ve Namjoon çağırmadan evvel sette kendisi için ayarlanan yere yöneldi.

Bir süre sonra geldiğinde, Jungkook yatakta uzanırken bacakları yatağın kenarından yere doğru sallanıyordu, elleri sinirle yüzüne kapanmıştı. Jimin odaya girdiğinde set ekibi kameralarla oradan oraya koşturuyordu. Karakterinin birazdan içine gireceği depresif ruh hali için uygun açıları deniyorlardı.

Senaryoya göre, Jun'ın kız arkadaşı ve Jaeho'nun eski erkek arkadaşıyla ilgili sorunları nasıl halledeceklerini düşüneceklerdi. Jimin şahsi olarak karakterlerin ihanet ettiğini düşünüyordu. İki masum insanı gizli yasak aşklarının gölgesinde bırakmakla kalmayıp kendi kalplerini de zarar görecekleri kesin olan bir ateşin içine atıyorlardı. Ama yaklaşan kasırganın rüzgarları ufaktan da olsa hissediliyordu. Ateşle oynuyorlardı, Jimin hiçbir şekilde böyle bir ilişkiyle baş edemeyeceğini düşündü.

Yine de tepeden tırnağa karakterine büründü. Yatağın kenarında oturdu, Jungkook da hala aynı yerinde kaşları çatık durmaya devam ediyordu.

Through The Lens • Jikook [Çeviri]Where stories live. Discover now