Bölüm 8 "Adı Konmayan Şey"

4.9K 593 251
                                    

Jimin'in dramadaki karakteri kendisinin tam tersiydi. Gürültülü, çocuksu ve heteroseksüel bir erkekten beklendiği gibi tahammül edemediği derecede flörtözdü. Aynı Jungkook gibiydi yani. Sürekli tek kaş kaldırıyor ve fuckboy'ların klasik gülüşü gibi, yarım ağız gülüyordu. Kısacası Jimin'in olmadığı her şeydi bu karakter, işte bu sebepten dolayı role girmesi birnevi kendine meydan okuma olacaktı.

Öte yandan Jungkook'un da aşağı kalır yanı yoktu. Karakteri sessiz, biraz utangaç ama yine de çekici ve özgüvenliydi. Hiçbir şey yapmadığı halde kendine çeken tiplerdendi, uzun boylu ve yakışıklıydı.

Rollerini takas etmişlerdi resmen, ironik bir durumdu. Yani uzun kısmı hariç tabii.. ama Jimin'e sorsanız aralarında o kadar da çok bir boy farkı yoktu. Jungkook 5 santim falan uzundu ondan. Sadece omuzları daha genişti ve bu da daha uzun olduğu izlenimini veriyordu. Aptal şey.

Doğduklarından beri çok yakın olan iki arkadaşın 10 yaşındayken ayrılmak zorunda kalışını (birisi gittiği için) konu alıyordu drama. On yıl sonra üniversitede yeniden görüşüp konuşmaya başlıyorlardı. Jaeho'nun dönüşünü kutlamak için dışarı çıktıkları bir gün, çok içmiş bir halde eve dönüyorlardı ve Jun'un annesi dışarıdayken anahtarı almadığı için dışarıda kaldığını fark ediyorlardı. Bu yüzden Jaeho'nun evine gidip daha çok içiyorlardı: saçma sapan şeylere çatlayana kadar gülüyor ve konuşuyorlardı. İşte bu kısımda işler yavaşlıyordu çünkü birdenbire yiyişip ardından da seks yapmaya başlıyorlardı. Durum uyandıklarında daha beter bir hal alıyordu; Jun Jaeho'nun yüzüne okallı bir yumruk atıyor (Jimin bu sahne için çok heyecanlıydı çünkü sonunda duaları kabul olmuştu.) ve olanların yükünü Jaeho'nun omuzlarına bırakarak çekip gidiyordu. Büyük ihtimalle altta olan o olduğu için düzlük gururuna yedirememişti. Güldü Jimin, dizi ciddden ironik olmaya başlamıştı. Neyse, devam edelim. Bu olaydan sonra araları tuhaflaşmaya başlıyordu ve Jaeho'nun özür dileme girişimlerine rağmen Jun'da tık yoktu. Onu itiyor ve görmezden geliyordu. İşleri dramatize etmek adına (Tabiiki öyle olacaktı, bu bir dramaydı.) Jun bir kızla çıkmaya başlıyordu. Öyle işte. Hikayenin ilk kısmı kabataslak olarak böyleydi. Elbette yan karakterlerin dahil olduğu diğer olaylar da vardı ama Jungkook'la ikisinin hikayesi böyle başlıyordu.

Sokakta son sahnelerden birini çekiyorlardı şimdi. Sarhoş bir şekilde amaçsızca yürüyüp birbirlerine tutundukları ve yüksek sesle kahkaha patlattıkları bir sahneydi. Güneş arkalarında batıyordu ve gökyüzü tatlı renk cümbüşüyle yıldızları ağırlamaya başlıyordu. Jimin karakterindeyken, kusursuz bir şekilde repliklerini söyleyip yüz ifadelerini oturturken sıradaki şeyin heyecanıyla karnında bir şeyler düğümlenmişti.

Süpermarkette çekilmesi gereken sahneyi 40 dakikada bitirmişlerdi. Yönetmen 'kestik' dediğinde son bir sahnenin kalmasıyla setteki herkes rahatlamayla nefesini bırakmıştı. Tüm gün kesintisiz çalışmışlardı, öğle arası molası bile vermemişlerdi. Çok yorgundular.

Jimin su şişelerini stokladıkları yere doğru koşturdu ve bir şişeyi dikleyip tek nefeste bitirdi. Susuzluktan ölüyordu ve ayrıca az da olsa heyecanını öldürmek istiyordu.

Görevliler ekipmanları karavana taşırken o da bir sonraki çekim yerine gidecek olan karavana bindi. Klima açık olduğu için rahatça nefeslendi ve pencerenin kenarına oturdu. Bu kısa zamanını müzik dinleyip sosyal medyada gezinerek öldürecekti. Twitter'a girince önüne düşen aptal fotoğraf yüzünden gözlerini devirdi istemsiz. Altına gelen yorumları okumaya başladı.

'jimin kakaotalkta jungkook'u engellemiş nefes ALAMIYORUMFLDLXŞSŞDŞSLDLS'

'jungkook iki gündür jimin'in kkt hesabından engelli ahahahajajajsjhshahsjskskks'

Through The Lens • Jikook [Çeviri]Wo Geschichten leben. Entdecke jetzt