YÜKSELİŞ

12 11 0
                                    

-Josef dede meraklı biri olduğumu biliyorsun, bana kızma lütfen.

-Ah evladım sana kızmam mümkün değil sende bizim gibi asil bir kan taşıyorsun , bu hallerin hep bu yüzden.
Yıllar sonra bahçe de keyif sürerken bu sözlerin aklıma gelmesi şaşırtıcıydı.

-Josef dede diye bağırdım, beni duymazdan geldi. Tanrım sır dolu bir dedem vardı benim. Gittim ve dede artık zamanı gelmedi mi neydi bu bana anlatacakların dedim.

-18. Yaşına girdiğinde sana bir hediyem var evladım. Ozamana kadar sabret lütfen.

-Pekala dede sabırsız biri olduğumu da biliyorsun ama sana söz daha fazla kurcalamayacağım, senin anlatmanı bekleyeceğim. Gerçi verdiğim söze ben bile inanmıyorum ama çaba sarf edeceğim ve seni utandırmayacağım.

-Biliyorum canım torunum benim ve sana inanıyorum. Hem de canı gönülden.

-Gel evde kesin atıştırmalık bir şeyler vardır, sen onları bulup da ye,

-Benim bahçe de birkaç işim var, şu gülleri budayıp, sonbaharla beraber dökülmeye başlayan yaprakları süpürmem gerekiyor.

Eve girdim büyükanne marya uyuyordu, onu hiç rahatsız etmeden mutfağa girdim. Sol üsteki dolapta hep kreker, cips, gofret, çikolata tarzı bir şeyler bulunurdu.

Yine şaşırmamıştım, ağzına kadar atıştırmalıklarla dolu bir dolap bulmak harikaydı. Bir paket peynirli doritos ve birkaç çikolata kapıp. Dolabın kapağını kapattım. Tanrım şu manzara inanılmazdı. Tam karşımda dedemin viski dolabı duruyordu, küçük boy bir viski kaptım. Onu cebime attım. Dedem böyle şeylere kızmıyordu artık.

Açık olan dolaptan her zaman ki kadehimi ve bir şişe de şarap aldım ve sonra yudumlamaya başladım. Sert kokusu ve baştan çıkarıcı tadı ile bir harikaydı şarap, içimde ki yayılışını hissedebiliyordum. Kabartmalı siyah deri koltuğa oturdum. Şarabımdan bir yudum daha aldım. 17 yaşındaydım ve ailem artık alkol kullanmama karışmıyorlardı. Zaten hiçbir zaman adam akıllı sarhoş olmayı beceremedim.

Nedenini blmiyordum ama sarhoş olamamak kendimi farklı hissettiriyordu. Diğerleri gibi olmamak bu yaşıma kadar hep aradığım şey buydu.

Liseli ergenlerin yaptığı partilerde ucuz birayı fazla kaçırdığım bile oldu ama bende tık yoktu. Dostum Dimitri de sapasağlam ayaktaydı hunharca kırmızı bardaklı biraları bitirmesine rağmen, ve jenna da ilginçti ama ona da bir şey olmazdı . Bir gram belirti yoktu hiçbirimizde.

Gözleri fal taşı gibi açık olurdu üçümüzün ve diğerlerinin yaptığı saçma sapan hareketleri izler, gülerdik. Bu da yetmezmiş gibi jenna raslinin kolundan tutar evine bırakırdı, Jennanın alkole bağışıklığı olduğunu kabul ediyorum. Daha bizim bıyıklarımız terlememişken kız dün geceden ne kadar içerse içsin okula sağlam gelebiliyordu. Ben düşüncelerim de kaybolmuşken bardağımın bitmiş olduğunu fark ettim. Ve çıkardım tıpayı, ikinci bardağımı doldurdum.

Çatı katında bulduğum ve açtığım koyu kahve rengindeki sandık geldi aklıma içinde neler vardı. Hatırlamak için beynimi zorladım, hiçbir anı kırıntısına rastlayamadım bir süre boyunca, bu süre zarfında iki çikolatayı bitirmiş, çipsimi yarılamıştım. Hala dedem josefin işi bitmemişti.

İki defter vardı sandıkta çizimlerle dolu : Ateşte yanan kadınlar vardı. Anlamını bilmediğim semboller vardı.  Kitaplarda , dedelerimin karakalem çizimleri vardı korkutucu yaratıklarla dolu, bunlar bende hiç bir şey çağrıştırmamıştı elbet o zamanlar çoçuktum , ara sıra yukarı kata elimde bir mumla giderdim taki dedem josefe yakalanana kadar, bana kızmamıştı yüzünde bilmediğim bir ifade yoktu anlamsızca sırıtıyordu sadece, bana bir söz verdirmişti bu odaya bir daha hiç girmeyecektim ta ki o beni çağırana kadar, hep meraklı biriyimdir, o zamanlarda meraklıydım, yine yapmıştım yapacağımı sözüme sadık olamamıştım, napmış ne etmiş odaya bir kez daha girmeyi başarmıştım, iyice kurcalamıştım her şeyi ama bir şey anlamamıştım. Üstelik ne aradığımı , ne beklediğimi dahi bilmiyordum.

Ne korkmuştum gördüklerimden, ne bir utanç belirtisi vardı içimde yaptığım hatadan ötürü. Sadece sandığın içinde ki daha küçük olan gri sandığı benden almıştı. Bana demişti ki baksanda anlamazsın oğlum yaşın çok küçük daha bu işler için.

-Şimdilik bunların atalarının hayal güçünün bir eseri olduğunu bil. Büyük büyük deden Razka etrafındakiler tarafından deli diğe bilinirdi. Kısmen de öyleydi. İleri de tanışacağın bu dünya kimbilir sende nasıl değişiklikler yapacak, sen resmin arkasını görmeğe çalış oğlum, bu anlatılanların sadece akıl almaz taraflarının gerçek olabileceğini unutma.
Şimdi bu konuşmayı unut, git ve oyunlarını oyna, ilerleyen yaşlarında bu çocukluk zamanlarını özleyeceksin, en iyisimi sen bu zamanları doya doya geçir evladım. Daha 6 yaşındaydım o zamanlar bu konuşmaları zar zor hatırlıyordum. Bir kısmını ben eklemiş bile olabilirdim. Gördüklerimi iyi hatırlıyordum hemde adım gibi.

Fink ne isim ama , 18 ime az kalmıştı neydi acaba dedemin bana söyleyecekleri aradan onca yıl geçmesine rağmen konuşmalar canlanıyordu aklımda dedemle yaptığımız, şarabın niye bende böyle bir etkisi vardı anlamıyorum. Eskisi gibi değildim artık Yüce tanrım bana neler oluyordu böyle, her ayrıntıyı daha iyi hatırlıyordum hatta bu öyle garip bir hal almıştı ki ilk konuşmalarımi ilk adımlarımı hatırlamaya başlamıştım.
Tamam alışmıştım bir süre boyunca geçmişi hatırlamaya ama her bir yudumda farklı bir anı gözümün önünde canlanıyordu. Ciddiyim şarap içmek bana yaramıyordu. Çoçukluğum, bebekliğim her ayrıntısıyla aklıma doluşuvermişti bir anda.
Düşüncelere nasıl daldıysam artık bir şişe şarabın dibine vurmuştum, ama patlamaya hazır bir bomba gibiydim, dakikalarımı bekliyordum, bu gece hiç bitmeyecek gibi geliyordu. Yanılıyor olabilir miydim, yoksa ben kendimi hiç mi tanımıyordum, ateş basmıştı içimi terlemiştim, alnımda ki terler damlalar halinde yere düşüyordu ellerim onları silmeye yetişemiyordu. Bir hışımla koltuktan kalktım, elimdeki bardaktan biraz şarap yere dökülmüştü, çikolata kapları yerlere saçılmıştı. Cips paketi yere düşerken bir tekme de ben savurmuştum ona, attım kendimi lavoboya soğuk suyu yüzüme çarptım bol bol.

Kendime az buz gelebilmiştim, zaten kendimdeydim ama bütün bedenimi ateş basmasına bir türlü anlam verememiştim sadece. Aynada bana tanıdık gelen o yabancıya baktım bir süre şimdi artık daha gür olan sakallarım yüzümü sarmıştı buda bana çok asi bir hava katmışdı, bunu bal gibi biliyordum. Aynaya bakıp piçimsi bir gülümesemeyi takınca yüzüme bütün o aklıma doluşan anılardan kısa bir süre de olsa kurtulmayı başarmıştım. TANRIYA ŞÜKÜR.

Elimi yüzümü asılı orada duran havluyla kuruladım. Arkama bile bakmadan evden çıktım dedem hala oradaydı. Ne bu halin der gibi baktı arkasından neler oluyor diğe bağırdı, umursamadım bile, duyarsız biri değilimdir ama görmezden geldim söylediklerini attım kendimi sokağa yürümeye başladım elimde dedemin viskisi vardı. Onu kafaya diktim loş ışıkların aldın da. Sonra yoluma, yürümeğe devam ettim. Dedem bağırıyordu sakın birine zarar verme yada ani davranıp kendine zarar verme diyordu. Elime çoktan telefonumu almış raslini aramıştım o beni nasıl sakinleştireceğini iyi bilirdi. Durumu özet geçtim, alkol aldım bir süre sonra bedenimi ateşler sardı ve hala da geçmiyor acaba hasta olabilir miyim raslin.

SAKIN fink, ani davranıp etrafına ve kendine zarar verme.

AVCILAR (KİTAP OLDU) Where stories live. Discover now