Cennetten bir parça.

110 13 8
                                    

  Ben aşkımı yazıyordum, kime olduğu hakkında en ufak bir fikrim olmayan aşkımı. Belki görseydi ve "Bu bana mı?" deseydi, onun olurdu. Belki de zaten onundu... 

   Baharın ortalarında havalar serin iken parçalı bulutlu bir günde, parkta bizden başka kimse yoktu. Açık ve çimli bir alanda bacaklarımızı uzatmış gökyüzünü izliyorduk. Buraya neden gelmiştik ve ne yapacaktık hatırlamıyorum ama ondan da bir ses çıkmıyordu. Sanırım ikimizde hatırlamıyorduk. 

Havadaki bulutlar hafif hafif süzülürken bir kaç tanesi güneşimizin önüne geçti birden, hissettiğim ısı değişmese de artık üzerimizde bir ışık yoktu. Ben yavaş yavaş kıpırdayan bulutları izlerken birden konuşmaya başladı. 

"Biliyor musun, bu gazdan olan pofuduk şeyler zamanla yok oluyor."

Konuşmaya başladığında ona dönmüştüm sanki hoş bir sohpet başlatmış gibi tebessüm ederken konuşmasını bitirmesini bekledim. Gülümsemek pekte bana yakışmıyor sanırım, çünkü bunu sonlandıracak bir şekilde konuşmaya devam etti.

"Senin sevgin gibi." 

Anında yüzüm düştü daha fazla suratına bakamadım, acıyla gülümsemeye başlamıştı. Onun yüzünü öyle görmek hep canımı yakmıştı; Gülümsüyordu ama gözlerindeki ağlama isteği her şeyi anlatıyordu. O cümleyi bitirdikten sonra kısa bir sessizlik oldu ben ağzımı dahi açmadan yere bakıyordum. Ama göremiyordum, sadece bakıyordum. Ardından küçük bir kıkırdama duydum, gergin suratımı inceliyormuş. 

"O kadar kötü bakma~ Uzun zaman oldu zaten... Sorun olmaz, değil mi?" 

Sanki beni rahatlatmak istermiş gibi konuştuğunu düşünmüştüm ama kendini rahatlatmak istiyordu. 

Kısa bir süre sonra güneşi perdelemiş bulutlar yok olmaya başlamıştı, güneşin yanımıza düşen bir kaç ışık süzmesinin ardından tekrar konuya döndü. İşaret parmağıyla güneşi gösterdi. 

"Sevgin, en başta o kadar fazla ve yoğundu ki benim sevgimin varlığı sorgulanıyordu."

Devam etmeden önce derince nefes aldı; Sanki aldığı nefes, akıtmamaya çalıştığı bir kaç damla göz yaşı içindi. 

"Ama hep vardı, benim sevgim hep vardı. Yok olmaya hatta tekrar var olmamaya yüz tutmuş bulutların arkasında. Yağmur yağdırsalar, kar ve fırtına gönderseler bile. O, bulutların arkasında. Sadık ve sabit." 

O an sanki bir şeyleri bana söyleyemediği için şifreli konuştuğunu fark etmeye başlamıştım. Hızla başımı ona döndürdüm, güneşe bakarken parlayan gözlerini birden bana döndürdü. Göz temasımız bir süre tek sürdü, o kaçtı. Hafif bir meltem esmeye başlamıştı benim tarafımdan sanki Dünya bile bizi dinliyordu. Rüzgar şiddetlenince hissettim sanki Dünya bile ona, "bize" yanıyordu. 

İşaret ettiği güneşin önündeki bulutlar "sevgim" yavaş yavaş gitti. Usulca, sanki hiç var olmamış gibi yok oldu. Ardındaki Güneş, "onun sevgisi" ortaya çıktı; Sıcacık, samimi ve kesinlikle hissedilir. O an anladım. Güneş "sevgisi" gözlerimi yaktığında anladım. Hala seviyordu. Gözlerim anında onu buldu. Sonunda ağlıyordu. Yutkunmaya çalışırken söyledi birden.

"Günlerim aydınlandığında öldüm ben." 

   İzuku Midoriya'nın ansız intiharından sonra Katsuki Bakugou'nun gördüğü tek rüya, tek kabus buydu.

One Week   -BakuDeku-Where stories live. Discover now