5..

128 21 13
                                    

Ölüm ile yaşam arasında ince bir çizgi vardır. Ben o çizgide cambazlık yapıyorum.

Mitsukinin sorusundan sonra soğuk ve kabul edilemeyen bir gerçek suratına vuruldu sanki. Bu yaşadığı, kendine sapladığı acı onu ölüme sürükleyecekti.

İzuku, Mitsuki hala ona sarılırken kıpırdamadı ama konuştu.

"Hayır, tabikide hayır.."

Mitsuki sanki içi rahatlamış gibi boğazında takılan nefesi verdi ve İzukuyu daha da sıkı sardı. Sessizce şükürler ediyordu kendi kendine.

İzuku bir süre daha Mitsukinin öyle kalmasına izin verdi ama sonunda elini omzuna götürdü ve,

"Lütfen artık ağlamayın Mitsuki teyze. Sorun yok, ben iyiyim geçmişte kaldı zaten."

Dedi ve gülümsedi. Mitsuki kafasını İzukunun omzundan kaldırdı ve İzukunun parlayan gözleri ile gülümsemesini gördü. Biraz da olsa onun için kendini iyi hissetti. Bir eli hala omzundayken diğer eliyle saçlarını okşayıp gülümsedi.

"İyi olmalısın, bunu hak ediyorsun. Lütfen bir daha öyle bir şeyi aklından geçirme."

İzuku gülümsedi, sadece gülümsedi. Ardından Mitsuki onun yanından ayrıldı ve mutfağa gitti, hâlâ açtılar ve kahvaltıyı hazırlaması gerekiyordu. İzuku yine yardımcı olmak istedi ama aklına Katsukinin dedikleri geldi ve koltuğa geçip oturdu.

...

Odasında, yatakta otururken yere doğru eğilmiş Katsuki, bir an elini yanağına götürdü. Annesinin tokadı ve surat ifadesi canlandı aklında ve suratına bir gülümseme geldi.

Alması gereken tepki buydu, yüreğine saplanan bu kara oku bu şekilde atabilirdi, acıyla. Sağ elini havaya kaldırdı ve hızlıca savurdu. Kendine doğru. Diğer bir tokadı da o kendine attı.

Olduğu yerden kalktı ve aynaya ilerledi. Ellerini vurdu aynaya, kafasını kaldırdı ve suratına baktı. Hâlâ o iğrenç gülümseme vardı; gitmiyordu, bırakmıyordu ve acıtıyordu.

"İĞRENÇSİN!"

Aynaya bakarken bağırdı, gözleri doldu. İgrençti, iğrenç hissediyordu. Dişlerini sıktı ve acı içindeymiş gibi bağırmaya başladı. Ağlıyor gibiydi ama gülüyordu. İgrençti, o bile anlamıyordu.

"ÇIK ŞU LANET ZİHNİMDEN!"

Daha çok bağırdı, elleriyle aynaya vurdu, kafasını vurdu. Acıyla. Son bir kez daha çığlık attı,

"Çık git artık yeter, rahat bırak beni."

Sonra ise tekrar aynaya baktı, solgun duruyordu. Her zamanki Katsukiden farklı sessiz ve boş. Sakinleşmiş gibiydi ama daha çok kişiliğini bağırmıştı, içindeki yanlışı savurmuştu. Sanki hiç bir şey olmamış gibi kendine baktı ve tekrar aşağıya inmek için kapıdan çıktı. Merdivenlerden indi ve oturma odasına girdi. İzuku koltukta sessiz bir şekilde oturuyordu, başka hiç bir şey yapmıyordu. Mitsuki ise mutfakta hızlıca pratik bir şeyler pişiriyordu.

Önce annesine doğru baktı, anneside hissetmiş gibi kafasını kaldırdı. Gözlerine baktıktan sonra gülümsedi istemsizce, kafasını salladı sağa sola. Bu "Hayır, İzuku hâlâ iyi değil." demekti. Yavaş adımlarla oturma odasına ilerledi, adımları yavaştansa bedenini sürüklemeye çalışır gibiydi. İzukunun sağındaki koltuğa oturdu ama hep yaptığı gibi yayılmadı, sadece oturdu.

İzuku boş gözlerle kapalı olan televizyona bakarken birden konuşmaya başladı, sanki Katsukinin konuşmak istediğini hisseder gibi.

"Bugün hava çok güzel değil mi?"

Katsuki zamanlamaya göre saçma olan soruyla şaşırdı ve İzukuya baktı ama İzuku ona bakmıyordu.

"Ne alaka şuan?"

İzuku ona döndü, gözleri sanki ölü bir adamın gözlerinden farksızdı.

"Hava çok hoş geldiği için sormuştum."

Katsuki bir süre suratına baktı İzukunun fakat İzuku suratını tekrar kapalı olan televizyona çevirdi.

"Sana hoşmuş demekki."

Dedi Katsuki.

İzuku gülümsedi. Her cümlesinin, her kelimesinin canını yaktığını fark etti. Her biri saplanıyordu vücuduna, her biri teker teker aklına kazınıyordu.

"Kahvaltı hazır hadi çabuk gelin! Ben çıkıyorum, siz yiyin!"

İzuku ayağa kalktı koşar adım Mitsuki teyzesinin yanına gitti o daha kapıdayken.

"Daha az önce hazırlıyordunuz, nasıl yediniz ki..?"

Mitsuki teyzesi en sıcak gülümsemesiyle baktı ona. Ayakkabısını giyerken yanda asılı anahtarı aldı ve çıkmadan önce konuştu.

"Bugün ikiniz de gitmeyin okula, ben rapor alırım."

Dedi ve kapıyı arkasından çekti, İzukunun eli öylece havada kaldı sanki bir şey demek istermişcesine. Diyemedi.

Kapıyı kilitledikten sonra mutfağa doğru ilerledi, Katsuki zaten oturmuş yiyordu. Masaya geçti ve Katsukinin karşısına oturdu eline çatalı aldıktan sonra yumurtasını yemeye başladı.

Çiğnemeye çalıştığında gözü Katsukiye kaydı, öğürdü. Gözlerini tabağında tutmaya çalıştı, bakmamaya çalıştı. Yıllar boyu sevdiği çocuğa, bakmaya can attığı çocuğa bakmaması gerekiyordu. Tekrar bir çatal aldı çiğnemeye çalıştı. Bu sefer üzerinde gözler hissetti Katsukinin gözleriydi bu gözler. Eli aniden ağzına gitti, tekrar öğürdü. Bu seferkini fark etti Katsuki, tekrar kaydı ona gözleri.

İzuku içinden geçiriyordu tekrar tekrar. Yapma, bakma öyle sen baktıkça acıyor. Bir çatal daha aldı yumurtadan, bu sefer düzgünce yutacağı zaman kafasını kaldırdı. Göz göze geldiler. İzuku iki elini de ağzına götürdü hızlıca kendini yanındaki boşluğa savurdu, sandalyeyle birlikte yere düştü. Bir eliyle kendini yukarıda tutmaya çalışırken diğer eliyle ağzını tutuyordu. Yapamadı, kustu. İçindeki her şeyi kustu.

Katsuki İzukunun yere yığılışıyla refleks ile ayağa fırladı, yanına koştu. Normal bir insanın bu durumda yapacağı şeyi yaptı. Yapabileceği bir şey var mı diye telaşla bakarken elini uzattı onun yanında eğilirken.

"DOKUNMA!"

Aniden İzukunun sesi geldi. Katsukinin gözleri açılırken, İzuku yutkunmaya çalışırken konuşmaya devam etti.

"Sakın. Sakın dokunma.."

Tekrar öğürdü, biraz daha çıkarttı. İçindeki, kelimelere vuramadığı her şeyi kustu.

Katsuki yavaşça ayağa kalktı gözlerini kıstı dişlerini sıktı. Bu sefer gülmüyordu, suratından akan o öfke, iğrenirken attığı o bakışlar. İzuku bunları görseydi, kan kusardı belki de...

One Week   -BakuDeku-Where stories live. Discover now