10| Başbaşa bir akşam ~3

1.3K 99 10
                                    

"- Ben midye yemek istiyorum."

Dudaklarımı büzerek yemek iznini vermesi için yavru köpek bakışları attım Marlon'a.

Sokak yiyeceklerinin zararlı olduğunu söyleyerek ne istesem sarayda özel olarak hazırlatabileceğini söylüyordu ancak ben şu an, sokak satıcılarından yemek istiyordum.

İsteğimin büyük boyutunu anlamayan adam sağlıksız olduğunu iddia ettiği yiyeceklere dokunmama bile izin vermiyordu.

"- Olmaz." Katı bir sesle reddetmesiyle dudaklarım bu sefer hüzünle büzüldü. Gözlerim dolarken aniden yaşlar yanaklarıma akmaya başladı. Burnumu çeke çeke ağlarken adımlarımı duraklatıp bir kaldırıma oturdum. Dizlerimi kendime çekip kollarımı etrafına sardım ve o şekilde ağlamaya devam ettim.

Telaşla bana yaklaşan Marlon,
"- Bebeğim, ne oldu?" Dedi.

Islanan yüzümü silmek için önümde diz çöktü. Yanaklarımda gezinen elleri ağlamamın durmayacağını anlayarak göz yaşlarımı silmekten vazgeçti ancak kendini geri'de çekmedi. Uzanıp elinin altındaki tenime, yanağıma öpücükler bıraktı. Tatlı ve minik öpücükleri yüzümün her noktasında gezinirken ağlamaya devam ediyordum.

Ben daha çok sessiz ağlayanlardandım. Hıçkırarak ağlamazdım, sadece gözyaşım akardı.

"- Canım, benim güzel eşim, biriciğim ne oldu? Neden ağlıyorsun?"

Neden ağladığımı bilmesem'de kalbim burkuktu.
"- Midye istiyorum." Ah, sanırım bedenim ne istediğimi biliyordu.

Şaşıran adamın kaşları havalandı.
"- Bunun için mi ağlıyorsun?"

Burnumu çekerken ellerimi göğsüne koyup onu geriye ittim. Milim oynamaması sinirimi bozdu.
"- Bilerek ağlamıyorum herhalde! Kontrol edemiyorum kendimi. Çok üzüldüm, ondan herhalde."

Yüzüme garip bir bakış attıktan sonra oflar gibi nefesini dışarı bırakarak ayağa kalktı. Elimden tutup beni'de kaldırırken beraberinde midyeciye doğru çekti.

Gözlerim büyürken sevinç doluydum çünkü sanırım midye alacaktı ama yine'de gözyaşlarım durmuyordu.

Satıcı adama sipariş verip açtığı midyeleri elime uzatınca hemen alıp yemeye başladım. İlk birkaç dakika her şey harikaydı. Midye çok güzeldi ve ben canımın çektiği şeyi yiyerek rahatlamıştım. Ağlaya ağlaya midye yemiş olsamda her şey mükemmeldi işte.

Sonra, birkaç dakika sonra midyecinin önünden ayrılıp yürümeye devam ederken aniden yüzüm buruştu. Midem çalkalanırken kusmamak için kendimi tuttum ancak bu sağlıksız bir şey olacak ki başıma şiddetli bir ağrı vurdu. Bununla beraber dizlerimin bağı çözüldü ve kendimi yerde buldum. Kollarım bulanan mideme dolanmışken Marlon telaşla yanıma eğildi.
"- Gracelýnn, neyin var? Ah, sokaktan bir şey yememen gerektiğini sana söylemiştim değil mi? Kesin zehirlendin!" Bir anda beni kucağına alınca koluna vurdum.

"- İyiyim ben, bırak."

"- Yüzün bembeyaz olmuş ve buruşuk duruyor. Belli ki iyi değilsin, uzatma. Doktor bulacağım."

"- Marlon iyiyim. Endişelenme, midem bulandı sadece büyütülecek bir şey yok. Dükalık evinde'de bulanmıştı, yani benim tatlı midyemle alakası yok bunun. Hem randevumuz daha bitmedi. Ona devam etmeliyiz."

"- Boşver şimdi randevuyu. Sonra devam ederiz. Tüm zamanlar bizim Gracelýnn, ne zaman ne istersek onu yapabiliriz. Ancak önce sağlığınla ilgilenmeliyiz, benim şu an önceliğim bu."

Yüzüm zaten düşmüşken daha'da düştü. Kollarımı göğsümde bağlayıp başımı göğsüne yasladım. Üzgünce dudak büksemde Marlon'un saati kullanarak bizi saraya götürmesine müsaade ettim. Giderken kullanmamıştık çünkü Marlon istememişti. Gerek olmadığını söylemişti.

Ana saraydan içeri girip dosdoğru bize tahsis edilen odaya çıkan adam beni yatağın üzerine bırakıp doktor çağırmak için dışarı çıktı.

Bu sırada tekrar bulanan midem yüzünden hemen ayağa fırlayıp lavaboya gittim ve kendimi tutmadan kusmaya başladım. Çok fazla bir şey yemediğim için boş boş öğürmek dışında başka bir şey yapamadım. Ayağa kalkıp elimi yüzümü yıkadıktan sonra dişlerimi fırçaladım ve lavabodan çıktım.

Odanın içinde etrafa afallayan bakışlar atan doktor sanırım beni arıyordu.
"- Prenses nerede efendim?"

"- Az önce buradaydı." Kendi kendine mırıldanan Marlon lavabodan çıktığımı farkedip yanıma geldi. Eli yüzümü kavrarken, "- İyi misin?" Dedi.

"- I-ı." Diyerek mırıldandım ve yatağa yönelip yorgunca uzandım.
"- Doktora gerek yok. Çok yorgunum. Biraz uyursam geçer. "

Sözlerimle derin bir nefesi dışarı bırakarak düşünen adam başını 'pekala' der gibi sallayıp doktoru gönderdi. Orta yaşlı adam, Marlon'un isteğiyle ne olur olmaz diye yan odamıza yerleşti.

"- Yine kıyafetlerinle yatıyorsun." Söylenen kocam geçen günlerde olduğu gibi üzerime uzanıp kıyafetlerimi çıkardı. Yeni bir gecelik getirmek için gidecekti ki birkaç saat önce verdiği sözü hatırladım.

Bana minik olmadığını ispatlayacağını söylemişti.

Bileğinden tutup onu kendime çekerken bu hareketime itaat ederek başını yüzüme yaklaştırdı.
"- Ne oldu?"

"- Hani bana minik olmadığını gösterecektin?" Sözlerimle gözlerinde kor gibi yanan alevler göründü. Yüzümün her köşesinde gezinen bakışları bedenime kayarken mırıldandı.
"- Göstereyim mi? Uyumak istemiyor muydun?"

"- Imm, uyku biraz bekleyebilir bence. Biz planımızı bozmayalım." Dudakları iki yana kıvrılan Marlon uzanıp yanağımı öptü.
"- Nasıl istersen." Diyerek dudaklarıma uzanırken elleri çoktan mahrem yerlerime temas etmeye başlamıştı.

Yoğun ve sert birlikteliğimiz gece boyunca sürerken uyumayı ikimizde unuttuk ve Marlon bana kendi şahane teknikleriyle minik olmadığını kanıtladı.

+18 yazsam mı bilemiyorum. Bu yüzden kısaca geçiyorum ama isterseniz yazabilirim.

Yazım yanlışları için kusura bakmayın.

Ruhsuz Düşes CanlandıWhere stories live. Discover now