5.bölüm

357 19 2
                                    

Ardadan devam:

Bir saat sonra babam geldi ve gitmemiz gerektiğini söyledi. Mert abim,ben, Pislik Sude ve annem babamla birlikte kendi hastanemize geldik. Biz geldikten 5 dakika sonra o kız ve yanında iki kişi daha geldi. Onlara baktığımda yanındaki erkeğin abisi Demir denilen çocuk ve diğer kızında kuzeni Damala olduğunu anladım. Abisiyle çok yakınlardı. Ben ne beni nede abilerimi Sude denen o pislik kızın ne halt olduğunu anlamadan önce bu kadar yakın gördüm. Onlar sanki... sanki gerçek kardeşliğin ne demek olduğunu gösteriyolardı bana. Ama yinede ona olan önyargılarımı kıramıyordum.
Mert abim Sudeden ve o kızdan DNA örneği aldı. Bir süreliğine beklemek zorunda kaldık bu süre zarfında Sudenin giydiği kiyafet ve o kızın giydiği kiyafet dikkatimi çekti. Sude sanki bir baloya yada ne bileyim sanki havuza falan gider gibi çok açık bir elbise giymişti.

Bara gidiyor sanki anasını satayım.
Derya denilen kıza baktığımda açık elbiseyi geçtim elbise hatta etek bile giymemişti. Sanırım annemlerde yeni fark etmiş olucaklar ki onlarda Sude ile Deryanın kiyafetlerine dikkatle bakıyorlardı.
Derya denilen kız haklı olarak gözlerimizi dikip bakmamızdan rahatsız olucak ki 'ne var, birşeymi oldu?' anlamında yüzümüze bakmaya başladı. O sırada bir hemşire odaya geldi ve abime bir şey verdi. Muhtemelen DNA sonuçları. Abim sonuçlara göz gezdirdi.
Yüzü endişeli ifadeye büründü sanırım sonuçlar pozitif çıktı.

Deryadan devam.

Avcı elindeki kağıda göz gezdirdikten sonra dondu kaldı. Sanırım kötü bir şey olmamasına rağmen korktuğum şey olmuştu. Avcı annesi Sedef hanımın "Oğlum hadi oku şunu artık" Demesi ile sonucu okudu.

"DNA sonucuna göre Derya Kara 99,9 ihtimalle Kaya Korkmazın kızıdır."

Duyduklarımı ne kadarda tahmin ediyo olsamda hazır olmadığımın farkına vardım. Bi'anda kendimi kos koca bir boşlukta hiss ettim. Karanlık bir boşluk ve ben o, boşluktan aşşağı düşüyorum. Bitmek bilmeyen bir yol gibi. Düşdükce düşüyorum ama bunun bir sonuna varamıyorum. Her kesin hayatında böyle bir an vardır. Biranda kendini bir boşlukta his edersin. Ne yaparsan yap bir işe yaramaz. Gerçekler. Sen ister yalanla ister kendini yok et değişmeyen bir şeydir gerçekler. Gerçek can yakar ama öyle bir an gelirki o gerçekler için dünyaları yakar, yıkarız. İşte buna da HAYAT denir. Hayat dalgalı bir deniz gibi benim ismimde burdan geliyo ya zaten. Denizden. Hayat bir deniz gibidir. Bazen rahatlatır seni öfkeden, stresten ve canını yakan şeylerden uzak durman için bir sığınak gibi davranır. Bazense hiç beklemediğin zamanlarda beklemediğin dalgalar gönderir. Biranda derinleşir seni bırakmaz, etrafını kaplar ve seni dış dünyanın her şeyinden, hem güzelliklerinden hemde kötülüklerinden sonsuza kadar saklar. Bazense sadece uyarır bir anlığına suyun derinliklerine batarsın boğulucam dersin. İşte! Şimdi. Tamda şimdi sonum geldi. Buraya kadarmış dersin. Ama hiç beklemediğin bir şekilde çıkarsın o sudan. Hayatta böyle değilmi zaten?. Senin ne düşündüğünü umursamaz sen 'işte umut!' dediğin anda her şey daha kötü olur ama sen 'evet artık her şey bitti. Sanırım her şey buraya kadarmış' dediğin andaysa seni hayata tekrar geri getirir.

Peki yaa şimdi? Şimdi ne yapacağım. Kendimi boşlukta hiss ediyorum bir yandan mutluyken diğer yandan... Bilemiyorum ne hiss ettiğimi, ne düşündüğümü ya da ne düşünmem gerektiğini bile bilmiyorum. Ben şu ana kadar neler yaşadım. Ne acılar çektim, kaç şerefsizin bana dokunmasına zar zor göğüs gerdim. Savaştım. Niye peki? Tüm bunları niye yaşadım?
Ne halt yediğinden haberi bile olmayan. Kendini bilmez. İşine sorumluluk beslemeyen bir hastane çalışanı yüzündenmi ben bu iğrençliği yaşamak zoruda kaldım he!! Kemerle, yumrukla, tokatla, tekmeyle ve daha saymadığım bir sürü şeyle dayak yedim. Buda yetmedi iğrenç dokunuşlara ve sözlere maruz kaldım.

Yıkılmış Hayatların Kırık KalpleriWhere stories live. Discover now