11.Sırlar ve Sınırlar

190 13 2
                                    

Güveni en iyi anlata bilecek şey ruhdur bence. Çünkü güven ruh gibidir, seni bir kere terk etti'yse bir daha geri dönmez.

Başımda bir ağrı, kollarımda bir sızı vardı. Göz kapaklarımın üstünde bir ağırlık his ediyordum ama buna rağmen zar zor açtım gözlerimi.

Gözümü açtığımda ilk gördüğüm etrafımı saran pas tutmuş ama hala sağlam duran depo duvarıydı. Yoğun nem kokusu burnumu doldururken yeni uyanmamın ve birazda serin havanın etkisi ile anlık bir titreme geldi.

Nem kokusu gittikçe yoğunlaşırken olan biteni daha iyi anlamaya başladım. En son Aras'ın bağırma sesini ve yerin ayaklarımın altından çekilmesi ile kafamın sert bir darbe aldığını hatırlıyorum.

Ellerim bileklerimden deponun paslı duvarına çok kalın olmayan bir zincirle bağlanmıştı. Ayaklarım yerden üç-dört santim havadaydı.

Etrafa bakarken deponun kapısı büyük bir gürültü ile açıldı.
İçeri kır saçlı, orta boylu, kırklı yaşların ortalarında olduğunu düşündüğüm biri girdi. Yaşına rağmen gayet dinç duruyordu ve omuzları dik bir şekilde yürüyordu.

Gözlerim kısılmış ne yapacağını bekliyordum.
Tam önümde durdu ve yüzüme baktı. Uyanmış olduğumu görüyordu, yüzüme bakıyordu ama hiç konuşmuyordu. Düşünüyormuş gibi bir hali vardı.

"Konuşmiycak mısın? " Dedim en son dayanamayarak. Dudaklarının bir kenarında yorgun bir gülümseme belirdi. Gözlerini kısmış kırpmadan bana bakıyordu. Bir sandalye alıp önümde otururken anlık çekmişti gözlerini üstümden.

Kafasını dik tuttu ve bakışlarının odağı tekrar ben oldum.

"Hiç sormuyorsun? " Dedi yorgunluktan çökmüş göz kapaklarıyla.
Kaşlarım derin olmayacak şekilde çatılmıştı.
"Neyi? " Dedim anlamamazlığa gelerek. Eğlenir bir halde güldü.

"Burda neden olduğunu? Benim kim olduğumu? Buraya nasıl geldiğini? Senden ne istediğimi? Daha saymamı ister misin? "

Konuşurken kafasını yavaş yavaş sağa sola eğerek konuşuyordu.
Yorgun bakışlarımı yüzüne diktim.

"Ne istiyorsun? " Güldü. Yine. Sabır dilercesine derin bir nefes aldım.

"Dakka başı gülmeyi bırakıcakmısın sen?! " Dedim. Bu sefer sesim yüksek çıkmıştı. Sesli bir şekilde güldü.

"Sakin çocuk sakin. Sadece biraz misafirimiz olucaksın o kadar."

"Neden? "

"Babanın kim olduğunu biliyor musun sen? " Cevabını bildiği soruları soruyordu. Az çok o kadar saf o kadar çok aptal olmadığımı tahmin ediyordu elbet.

"Beni yorma bunak. Benim o kadar da aptal olmadığımı tahmin ediyorsundur yüksek ihtimal. İşlerinin tam olarak ne olduğunu bilmiyorum ama her yere bi' ordu korumayla gidemeyecek kadar bir haltlar karıştırdıklarını iyi biliyorum. "

Tek kaşı havaya kalktı, gülümsemesi hala silinmemişti yüzünden. Kafasını salladı ağır ağır.

"Güzel en azından diğer kızdan daha zekisin. O kızın nasıl bir Korkmaz olduğuda şüpheliydi zaten. Eğer gerçek kızlarının sen olduğunu öğrenmeseydik işimiz yaştı. " Diyerek niyetinin pekte iyi olmadığını dudağının bir kenarı ile gülerek çok daha iyi bir şekilde kanıtlamıştı.

İşte şimdi burdan çabucak kurtulmam gerektiğini anlamıştım.

"Ayrıca merak etme burda çok sıkılmayacaksın. Arkadaş getiricez yanına. Sıkılmazsınız ikinizde, hem tanışmışda olursun kader arkadaşınla."

Yıkılmış Hayatların Kırık KalpleriWhere stories live. Discover now