BAĞLARIN OLUŞU

424 54 42
                                    

"Hiç umudum kalmadı" diyordum kendi kendime. Ne şimdi için ne de başka bir zaman için. Gökyüzü kadar büyük bir grinin içine sürükleniyor gibiydim. Buna nazaran karanlığı tercih ederdim. Tüm renkleri solduran bir griydim. Yaşıyor ve de yaşamıyor arasında gidip geliyordum. Dokunduğum canlar bir müddet sonra yitiriyordu kendini. Saniyeler, dakikalar ve saatler geçtikçe; gözümün önünde kapalı olmayan mezarlar görüyordum. Tüm bunlar bağlı olduğum karmanın bir cezalandırması mıydı? Yoksa benim hayatım çoktan şekillenmiş miydi?
...

Benim adım Umut. İsmim ile hiçbir alakam yoktu. En azından öyle sanıyordum...

Sonbaharın öldüğü kışın yaşama geçtiği bir döneme girmiştik Ağaçlar sertleşmeye, çiçekler ise baharı beklemeye hazır hale gelmişti. Kış mevsimi bana, beni hatırlatıyordu sürekli. Kuru bir soğukluk ve insanların büründüğü kısık gözler hepsiyle çok barışık bir haldeydim.

Bugün hafta sonu ve okul için bir şeyler almam gerekiyordu. Ailemin elime verdikleri ise, sadece 20 TL idi. Dünyevi şeyler bazen çok sinirimi bozuyordu. Para kazanıp, en çok ihtiyaç duyduğun şeyleri alman gerekiyordu. Bazen ihtiyaç bile hissetmeden para vermek zorunda kalır hale gelirdiniz. Örneğin; hastaneler gibi. Söyleyeceğim şey çok ütopik olacaktı ama sağlık alanlarının bir bedel ödemeksizin insanlara açık hale getirilmesini isterdim. 

İnsanlar fani varlıklardı. Gözümüzü kapatıp açmamız ile birlikte dünyadan yok olabilirdik.

Evimizin karşısında bir kuyruk vardı. Bir defter alan yanında defter cildi hediye ediliyordu. Ben de o kuyruğun bir parçası olmaya karar vermiştim çünkü defterlerim tükenmişti. Sandığımdan daha çok yazı yazıyordum. En sonunda kuyruk bitmişti ve içeri girebilmiştim. "Keşke girmeseydim." diye söylenmiştim. Bir Dünya savaşı yaşanmışçasına her şeyi silip süpürmüşlerdi. Elimde küçük bir tavşan desenli defter ve şeffaf cilt kalmıştı. Kasaya doğru geldim ve yine kuyrukta beklemem gerekiyordu ancak küçük bir sorun oluşmuştu. İlkokul öğrencisi bir çocuk defterimi ona vermemi istiyordu. Annesi ise öylece dikilip bana bakıyordu. "Ağabey, defter almazsam öğretmenim bana kızacak. Lütfen bana ver." çocuk için üzülmüştüm ama üzüldüğüm taraf defter için değildi. Beni tanımıyor olmasına üzülmüştüm.

Ölü balık gözlerimle çocuğa yaklaşıp, soğuk bir sesle "Hayır" demiştim. Ağlayıp kasaya kadar yanıma gelmeye başladı ve annesinin hala umurunda değildi. Kasiyere parayı uzatıp defterimi aldım çocuk sulu gözleriyle bana bakmaya devam ediyordu. Bunlar benim için hiçbir anlam ifade etmiyordu. Onun gözünde artık korkunç bir insan olmalıydım. İnsanları kendimden uzaklaştırmak gibi bir huyum vardı.

Dünya, iyi ve kötü diye ayrılmış bir vaziyetteydi. Çok aptalca bulduğum bir şeydi. İyiliğin veya kötülüğün varlığı sadece, sizin veya kişinin kendi lehine ait olan bir durumdu. O defteri almak benim için iyi bir durumdu ama o çocuk için kötüydü çünkü öğretmeni ona kızacaktı. Bu durumda asıl kötünün "Ben" olduğunu düşünmek oldukça absürt bir durumdu. 

Ah, aklıma William Shakespeare bir alıntı gelmişti.

"Tepesi bulut kaplı burçlar, görkemli saraylar,
Ulu mabetler, hatta şu yüce yerküre
Ve üstünde var olan ne varsa, bir gün eriyecek;
Biraz önce uçup giden şu hayali gösteri gibi,
Dumanı bile kalmayacak ardında.
Rüya dediğin şey bizlerden oluşur işte
Ve minicik ömrümüzü yine bir uyku noktalar."

Bu sözleri aklımdan geçirirken vücudumu kaplayan bir elektriklenme hissetmiştim. Birisi beni takip ediyor hissine kapılmıştım. Belki de sözlere o kadar çok dalmıştım ki yanıltıcı bir hisse kapılmış olmalıydım. Doğrusu, birinin beni takip etmesini isterdim. Eğlenceli şeyler yapabilirdim ve günün sonunda buna pişman olurdu. İnsanlar, başka bir insandan daha güçlü olamazdı.

Yarınları ve ondan sonraki günleri merak ediyordum ayrıca sınıfımızda çok tuhaf bir kız vardı. Asu. Çoğu erkeğin peşinde olduğu bir kızdı ama o böyle bir şey istemiyordu. İşin en ilginç ve akla yatmayan tarafı ise, sürekli benimle iletişim halinde olmasıydı. Görmezden gelip cevap vermediğim halde neden bu kadar peşime takılıyordu ki? Gelecek günlerin etkisini merakla bekliyor olacaktım.

ŞEYTAN SAATİ SERİSİ (13.00/13.01)Where stories live. Discover now