KRALLIĞIN DOĞUŞU

42 10 17
                                    

En nihayet! Zaman, harekete geçmişti. Şeytan, krallığını kurmak üzereydi. Temiz ve Ay ışığının altında yıkanmış olan aynı zamanda, zifiri karanlığın ve habisin içinde olan ruha sahip kardeşinin serüveni başlamak üzereydi! Yeni isimleriyle birlikte: Cehennemin lordu ve 7 katlı boyutun hükümdarı Carssus Betelgeuse ve lordun kardeşi, iblislerin prensi Reynald Betelgeuse. Her şeyleriyle birlikte tüm Dünya'yı baştan yaratacaklardı. Sislerde gizlenen defter, yazılmaya başlıyordu...

13:01(BULUTLAR VE SİSLER KRALLIĞI)

CARSSUS

Sislerin asla bitmediği ve bulutların her daim hüküm sürdüğü bu krallığın, 4.yılına girmiştik. Küçüğüm Reynald, 20 yaşına girmişti. Evet, mutlak suretle evet! Onun adı artık Reynald idi. Ben ise, Carssus. Aynalar cehenneminin sınavından geçmişti. O sınavı geçmek: Büyük bir bedeli kazanıp, büyük bir bedelden vazgeçmek demekti.

 Bu detayı ona söylememiştim. Söyleseydim asla o sınava giremezdi. Onu kandırmaktan ölesiye nefret ediyordum. Tüm cehennemin kızıl kanına boyanıp, kendimi parçalasaydım bile asla affetmeyecektim. Bir gün gelecek ona her şeyi anlatacaktım ve her şeyimi kaybedecektim. Tıpkı 20 sene önce, Hernos'un kristal gözünde görünen lanetli gelecek gibiydi. "Lordum, en kasvetli ve ıstırap dolu günler sizleri bekleyecek. Fakat en sonunda ikinizde ay ışığının en güzel halini görebileceksiniz." bu sözlerdeki her lügat aklımdaydı. Ölümsüz bedenimin sonsuzluğuna kadarda aklımda olacaktı. 

"This ain't for the best. My reputation's never been worse, so you must like me for me"  Uyuklayan kardeşimin sesleri geliyordu. Kraliyet salonumdan ayrılıp tek bir adımla kardeşimin odasına gelmiştim. Haftalar süredir, rüyalarında geçmiş anıları yankılanıyordu. Bir tarafım bunun için mutluydu. Eski benliğini tamamen unutmamış olduğunun işaretiydi. Aynalar Cehenneminin gücüne karşı savaşıyordu. Düşmüşlerin içinde 1. koltukta olup ve benim sağ kolum olan, Zac bile bunu başaramamıştı.

 Kardeşim, ruhum, tek yeganemdi. Onu rahatlatmak adına uyku esnasında kendi gücümle anılarını bastırmaya çalışıyordum ama yeterli gelmiyordu. Sarsılmaz bir iradesi vardı. Benim gücüm bile küçüğümü yenmeye yetmiyordu. Buna bayılıyordum. Anılarını koruyan iradesi, sanki cehennemin lanetini silen bir güce sahipti. Kardeşimi rahatlaması için zihnini berraklaştırmaya çalışmıştım ve bu görevi Minerv'e vermiştim ama ona çok fazla gelmişti. Kardeşimin anılarına tek bir salise baktığı anda, kriz geçirip bilincini kaybetmişti. Buna bayılıyordum ve dehşete düşüyordum. Ben ve küçüğümün arasına hiç kimsenin girmeyeceğinden emindim. 

Buruşan gözleri yavaşça açılmaya başlıyordu. Sert kişiliğime geri dönmem gerekiyordu. "Reynald, artık çocuk değilsin hemen kalk ve toparlan ava çıkıyoruz"  baş ağrılı şeklinde uyanan kardeşim hemen yatağından kalkmıştı. Ona böyle davranmayı hiç istemiyordum ama mecburdum. "Hemen hazırlanıyorum ağabey." yorgun sesiyle cevabını duymuştum ama onu uyarmam gerekiyordu. Küçük bir uyarıcı bakış atmıştım. "Hemen hazırlanıyorum Lordum." diye düzeltmişti. Bundan nefret ediyordum, kesinlikle nefret ediyordum.

 Duman Süvarilerini hazırlatması için ona emretmiştim. Çok vahşi olan, Duman Süvarilerini 17. yaşına geldiği zaman evcilleştirmeyi başarmıştı. Hafızası bir kısmını hatırlamasa da, keskin zekasını kaybetmemişti. 

Sisler Krallığından ayrılıp, Duman Süvarilerine binip Kayıp Orman'a gitmemiz gerekiyordu. Tüm krallıkları inşa ederken her şeyi düşünmüştüm. İnsanların, ayak basamayacağı yerler yaratmıştım. Eğer basarlarsa sonuçları çok ağır olacaktı. Aynı şekilde, iblislerinde giremeyeceği yerler yaratmıştım. Her iki ırkı ve yaşamı da eşit şekilde idare edecektim.

ŞEYTAN SAATİ SERİSİ (13.00/13.01)Where stories live. Discover now