HİSSİYAT

127 31 46
                                    

Bütün bir zamanımızı coğrafya odasında geçirip en sonunda haritayı bulmuştuk, saat tam 13.00 olmuştu. Ben ve Cenk tek bir hamlede masada duran bütün gereksiz şeylerden kurtulup ihtiyacımız olan haritayı masanın üstüne koymuştuk. Cenk, daha önceleri benim anlattıklarımı dinleyip bir keskin nişancının gidebileceği en mantıklı yerleri seçmeye çalışmıştı. Elinde fosforlu ve hasar görmüş bir kırmızı kalem vardı. Hasarlı olan kalemin üstünde yaydığı mürekkep izleri Cenk'in ellerine bulaşmaya başlamıştı. Kalemin kırmızı olması ve taştığı mürekkep yüzünden yaydığı koku berbat bir his uyandırmıştı. Bunun biraz geç farkına varan Cenk, ağzından bir küfür kaçırmıştı.

"Sikeyim!" Bana doğru dönüp "Affedersin" diyerek sevimli bir gülücükte bulunmuştu.

Zaman geçiyordu haliyle acıkmaya ve susamaya başlamıştık ayrıca tuvalet ihtiyaçlarımız vardı. Bunun için Cenk'e okulun mahzenine doğru giden kısmını tarif etmiştim. En güvenli yer orasıydı çünkü en alt katta idi ve pencereyi kaplayan ağaçlar vardı. Ben çok acıkmamıştım sadece tuvalete gitmem yeterliydi. Cenk'ten sadece su almasını istemiştim. Vakit kaybetmeden coğrafya odasına geri dönüp haritayı elime almıştım ve plan yapmaya başlamıştım. Cenk gelince, yapabileceklerimizi gözden geçirecektik. Zaman aleyhimize işliyordu.

Cenk, kantinden gelmişti alışılmışın dışında bir yemek yeme alışkanlığı vardı. Kendine dört tost ve üç şişe Cola almıştı. Biraz komik bir durumdu okulda hiç kimse yokken, kendine bir nevi yemek hazırlamıştı. Ben de ona planımızı açıklarken poşete koyduğu tostu ve bir şişe Cola'yı bana doğru fırlattı ve bana "Önce bir şeyler yiyelim daha sonra konuşup birbirimizi tanımaya çalışalım. Madem böyle bir yola çıkacağız, partnerimin kim olduğunu öğrenmek istiyorum." bunu söyledikten sonra bir kahkaha atmıştı ve timsah derisi yeşili gözleri bana bakmaya başlamıştı. Dediği şey mantıklıydı ama kendimi anlatmaya nedense çekiniyordum. Anlatacak özel bir durumum yoktu.

O sıra Cenk bana uzun süre baktı ve yanıma yaklaşmaya başlamıştı Masanın yanında yerde oturmuştum ve o da hemen yanıma gelmişti. Yüzünde kocaman bir gülümseme ile bana bakıyordu. Daha sonra şunları söylemeye başladı.

"O halde sana kendimden söz edeyim. Nedense beni pek sevmiyorsun gibi haksız da değilsin zaten." Bunu söylediği zaman bir kahkaha daha atmıştı ve konuşmaya devam etmişti. "Gördüğün gibi uzun boyluyum, çekiciyim, kızlar beni seviyor, zengin bir ailem var, arabam var, vücudum lise öğrencisi yaşındaki bir insana hiç benzemiyor. Çok atletik ve baya iyi bir vücudum var. Lise birinci sınıf öğrencisi olmaktan çok uzağım."

Bunları söylediği zaman nedense yüzünde hüzünlü bir ifade vardı. Bir nefes verdikten sonra kendini anlatmaya devam etmişti. Ben de bir elimi yanağıma getirip, başımı eğip onu dinlemeye devam etmiştim. Kibirli bir pislik olsa da iyi tarafları olduğuna emindim.

"Umut, ben aslında 24 yaşındayım. Bunca zamandır sadece seni gözlemlemek için yanında duruyordum. Beni her gün daha da şaşırtıyorsun. Şu an sana diyeceklerim bu kadar. Seni neden gözetlediğimi şu an bana sorma lütfen. Ben, sadece seni korumak için yanındayım." Bunları söyledi ve bana baktı. Oldukça şaşırmış gibiydi sanırım sebebini anlamıştım.

Böyle bir şeyi bir başkasına anlatırsanız normal şartlarda oldukça şaşırırdı ve ne diyeceğini bilemez hale gelirdi. Ben ise sadece ona bakıyor ve dinliyordum. Yüzüne ve ses tonuna bakacak olursak yalan söylemiyor gibiydi. Bir an için kafamı yukarı kaldırıp derin bir nefes almıştım. Kapattığım gözlerimi Cenk'e doğrultup yavaşça açmaya başlamıştım. Yüzümde daha önce takınmadığım bir tebessüm oluştu ve ona öylece baktım. O hala şaşkınlığını gizleyemez halde bana bakmaya devam ediyordu. Daha sonra şöyle söyledim.

ŞEYTAN SAATİ SERİSİ (13.00/13.01)Where stories live. Discover now