3. Bölüm

6 1 0
                                    

Ben Ronny Martin. Soylu ve üst rütbe bir şövalye. Şu düştüğüm duruma da bir bakın. Rezillikler yakamızı hiç bırakmadı. Görünüşe göre bırakmayacakta.

James sakin bir tavırla masanın yanındaki tahta sandalyeye oturdu. Ellerini birleştirip düşünceli bir hal takınmıştı. Alex üzgün bir şekilde ''Amacın ne ha ?'' dedi.

Sesi titriyordu. ''Bizi öldürmek mi istiyorsun ? Başka bir krallığa gidip rahatça yaşam sürdürebiliriz. Ama senin yaptığın bizi zerre önemsemeyen bir krallık için bizi feda etmen. Kendinle beraber.''

Alex'in cümlesi biter bitmez James başını yerden kaldırarak Alex'in gözlerinin içine baktı.
''Neyin yaklaştığını biliyorum.''

''Ne yaklaşması ? Ne biliyorsun ?'' diye hemen atıldım. James tam söyleyecek gibi oldu ama sonrasında sustu.

Ardından ''Cadı avı'' dedi. Olduğum yerde donakalmıştım. James gerçekten tanıdığım kişiden gittikçe uzaklaşıyordu. Bu saçma sapan düşünceler, tutarsız cümleler, bizi sürüklediği şeyler. Sanki karşımda ağabeyim değil de akıl sağlığını yitirmiş bir meczup vardı.

Gelecekten söz eden kafayı yemiş bir meczup gibi. Tek eksik yanı iki elini kafasının arasına alıp dövünmesiydi. O da olsa tam olacaktı. Öfkeme yenilip yanına gittim ve yakasından tutup oturduğu sandalyeden kaldırdım. Geriye doğru gerildim ve sağ yanağına sert bir yumruk attım. James bir iki adım sendeledi ama düşmedi.

Alex, yumruğu savurduğum anda hızla araya girdi fakat James'in sabrı artık tükenmişti. Yanıma gelerek Alex'i hızlıca geriye itti ve beni yakamdan tutup ittirdi, tahta duvara sert bir şekilde yasladı. Ama vurmadı.

''Yalanladığımız ve inanmaktan vazgeçtiğimiz her soyut gün geçtikçe daha da somutlaşarak karşımıza çıkıyor. Anla kardeşim, yalan söylemiyorum. Bu büyük bir savaş. Ve biz de bu savaşın tam ortasındayız. Yüz binler feci şekilde can veriyor kardeşim. Bazı veba hastaları canlı canlı yakılıyor. Bunlar bir intikamın sonucu. Bunları görmüyor musun ?'' diye haykırdı.

Yakamı tutan iki eline sert bir şekilde vurup kollarının arasından kurtuldum. Beynimin içi düğüm düğüm olmuş ipliklerle dolu gibiydi. Birbirine dolanmış iplikler. Karmaşık düşünceler.

''Ne intikamından bahsediyorsun sen ?'' dedim. Yere düşen Alex doğrulmuştu ve ayakta sağ çaprazında hala yanan sobanın yanında duran James'ten önce sorumu cevapladı.

''Engizisyon Mahkemeleri kurulduktan sonra olanları hatırlıyor musun ? Onlarca kadını canlı canlı yaktılar. Tabi hepsi cadı olduğu gerekçesiyle. Belli ki doğruymuş. Öyle ki şimdi geri dönüp herkesten intikam almaya başladılar.''

Hayretler içerisinde kalmıştım. ''Alex sen de mi ?'' diye tepkimi dile getirdim.

''Bunların gerçek olduğunu nasıl düşünebilirsiniz ? Alt tarafı hastalık yayılıyor. Belli ki büyük bir salgın var. Hayvanların temizlik koşulları belli. Aramızda dolaşıyorlar hem de her dakika. Onlar da hastalanıyor ve bir köşede çürükler içerisinde geberip gidiyorlar. Bizim fakir halkımız sebze, lapa, tahıl, balık gibi yiyecekler tüketiyorlar.

Bu insanlar çamura batmış onlarca pislik yiyeceği sadece bir veya iki kez suya batırıp çıkarıyorlar ve hiçbir şey olmamış gibi yiyorlar. Temizlikten yoksun pislik bir milletiz. Ne bekliyordunuz yani ? Bunlar kaçınılmaz olan gerçeklerimiz. Neden batıl düşüncelerinizden uzaklaşıp biraz mantıksal düşünmüyorsunuz ?''

James ''Kilise hiçbir zaman batıl düşünmez aptal. Saygısızlık etme.'' diye çıkıştı. Ne olmuştu ona bir gecede ? Katolik mi kesilmişti. Ağabeyim katolik mi olmuştu yani. İşte bu kocaman bir şaka olabilirdi.

''Peki dinine dört kolla bağlı olan ağabeyim ve sevgili küçük kardeşim Alex, Engizisyon Mahkemeleri kurulduğunda neden onlarca kadın yakıldı ? Neden onlarca kadına çeşitli işkenceler yapıldı ? Kilise çözümü böyle mi buluyor ? Erkek bir büyücü olmaması da çok garip tabi oraya hiç girmeyeyim.''

Onlarca şey olmuştu. Anne ve babamdan anlatıldığı kadarını hatırlıyordum. Her şey zihnimde net canlanmamıştı. Çünkü küçük yaşlarımızda anlatılan bu hikayeler o kadar korkunçtu ki..

Küçükken bu kadar kan ve dehşete şövalye olarak tanık olacağım hiç aklıma gelmezdi. Ama anlatılan hikayeler daha da kötüydü. Küçükken zihnimde canlandıramayacağım kadar kötü.

Köy meydanlarında elleri ve kolları bağlı olan kadınların samanlara yatırılarak canlı canlı yakılması, tahta bir masanın üzerine yatırılan başka bir kadının aralarında şeytan olasılığının göz önünde bulundurulmasıyla halkın gözünün korkutulması için canlı canlı kesilip biçilmesi.

Bu işlemlerin yavaş yavaş yapılması da cabasıydı. Atılan çığlıklar, meydanlara akan kanlar, kesilen et parçalarının sokaklara atılması.. Annem ve babamın yaşadıkları kolay olmamıştı. Şimdi kilise bu sorunları günümüze taşıyıp, geçmişte yaşanan onca kanlı olayı yeniden diriltmek istiyordu.

Karanlığın Esirleri 2: ATEŞTEN DOĞANLARWhere stories live. Discover now