Nemfli Havuz

34 5 3
                                    




Hafta sonuna kadar günler geçmek bilmedi. Endişeliydim. Lee'nin Ciaran'ın sırrını kendine saklayıp saklamayacağından emin değildim. Buna karşın Ruby biraz daha sakinleşmişti. Kantindeki duygusal patlamadan sonra sadece bir kere cetvelle kahve karıştırmaya kalkmıştı ama onun dışında aklını başında tutmak için epeyce çabalıyor gibiydi. Neredeyse her konuşmaya katılıyordu. Bu da alışılmadık bir şeydi çünkü normalde zamanının yarısını hayaller kurarak geçirirdi. En azından ısrarla bizimle yüzmeye gelmek istemişti. Böylece hepimiz cumartesi günü tam zamanında havuzda olduk.

Gerçi Paul girişte diğerlerini de yanımda görünce çok şaşırdı. Yine de her zaman olduğu gibi hayal kırıklığına mı uğradı yoksa umurunda değil miydi, anlaşılmıyordu. O kendine özgü köpek bakışı dışında fazlasıyla ifadesizdi.

"Önemli olan senin burada olman" diye fısıldadı Phyllis göz kırparak.

Ama Lee yoktu. Bu yüzden hayal kırıklığına mı uğramalıyım yoksa endişelenmeli miyim, bilmiyordum. Ancak yirmi dakika sonra her şey unutulmuştu; suya atlıyor, birbirimizi batırmaya çalışıyor ve çok eğleniyorduk. İstisnasız hepimiz. Paul bile. Gerçi o yalnızca beni batırmaya çalışıyordu. Ve sonra maalesef Felicity Stratton da -yutkundum- Lee'yle birlikte çıkageldi.

Felicity duşa gidip baştan çıkarıcı bir biçimde bir o yana bir bu yana döndü durdu, o sırada Lee de havuzun kenarına oturmuştu. Suya mı girse yoksa tamamen çıksa mı karar veremiyormuş gibi, ayaklarını suya uzatmıştı.

Paul'e "Bekle biraz burada" deyip Lee'ye doğru yüzdüm.

"O çelik gibi vücudunu bize göstermeden duramayacağını biliyordum zaten. Felicity de seni böyle görmeye dayanamaz."

O sırada Felicity zarif hareketlerle atlama kulesine çıktı. Kesin 18+ bölümünden aldığı bikinisiyle göz dolduruyordu. Penelope Cruz onun yanında hiç kalırdı. Tramplenin ucunda Lee'ye eliyle öpücük gönderip olimpiyatta yarışıyormuş edasıyla mükemmel bir biçimde balıklama suya atladı.

"Kraliyet meclisine ispiyonlamadın ya?" diye fısıldadım.

Lee bana uyaran bakışlarla baktı. "Tabii ki hayır. Yalnızca büyük su kütlelerinden hoşlanmıyorum. Buraya gelmek için kendimi nasıl zorladığımı tahmin bile edemezsin."

"Yüzme bilmiyor musun, yoksa sudan mı korkuyorsun?"

"Yüzebiliyorum. Ama şöyle söyleyeyim: Su benim elementim değil." Havuzun kenarından atlayıp yanımda suya daldı. Tekrar yüzeye çıktığında saçları kafasına yapışmış, geniş alnı açılmıştı. Sivri kulakları da ıslak saçlarının arasından fırlamıştı.

"Lee! Kulakların!" dedim ve biri gördü mü diye endişeyle etrafa bakındım.

Yüzünü ekşitti. "Yüzmekten hoşlanmamamın nedenlerinden biri de bu." Kafasını sallayınca uzun saçları kulaklarını örttü yine.

Hemen yanında Felicity sudan çıktı. "Yarışalım mı? Havuzun kenarına ilk kim gidecek bakalım?"

"Kazandım" deyip az önce Lee'nin oturduğu kenarı tuttum.

Felicity keyifsizce bana baktı. Lee sırıttı. "Tabii ki karşı kenara yüzmeyi kastediyorum" dedi Felicity yüzüme bile bakmadan.

"Ya, e hadi o zaman!" diye bağırdım neşeyle ve asık suratına aldırmadan ileri atıldım.

Elbette Lee beni geçti. Pek iyi bir yüzücü değildim. Yüzmeyi büyükbabamın sayesinde Cornwall'da denizde öğrenmiştim ve Londra'da da bir sene kursa gitmiştim. Tüm yüzme deneyimim bu kadardı. Ama çok eğleniyordum.

PAN'IN SAKLI SEMBOLLERİ (3. Kitap)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin