BÖLÜM DÖRT: "Güç"

1.2K 133 43
                                    

Selamlarrr efendim! Nasılsınız?

Yeni bölümle geldim, okuyup oylayan hatta bir de arkadaşına tavsiye edenler var ya onlara buradan kocaman sarılıp hiç sizi tutmadan okumanız için çekiliyorum.

"Yardım edin!"

Nefes alamıyorum, bu şerefsiz yüzünden öleceğim. Kafamdan yüzüme akan ılık kan görüşümü etkilemeye başlamıştı bile. Derin bir nefes almayı denedim, bedenimi sıkan toprak her şeyi berbat ediyordu.

İğrenç bir kahkaha attı o suratsız yüzüyle.

"Ne kadar da acınası bir haldesin, acıyorum sana."

Aynı onun kadar iğrenç bir kahkaha attım. Kaybedecek bir tek canım vardı bana kafa tutabileceğini mi sanıyordu?

"Halkın küle dönüşürken ben de onlara acıyordum."

Yüzünden bir katilin sahip olacağı ifadeler belirdi. Başka zaman olsa beni öldürecek birini kışkırttığım için pişman olurdum ama şu an en ufak bir pişmanlık duymuyordum. Toprak onun siniriyle daha çok sıkılaşırken bir anda gevşedi ve artık uyuşmuş bedenim topraktan çıkıp tekrardan yükseldi havaya. Güçsüz bir şekilde üstüne yığıldığım toprakla yukarıya çıkardı beni. Yerden bir toprak daha yükseldi ve bedenime yaklaştı. Ben daha nefesimi düzene sokmaya çalışırken boğazıma dayandı yerden çıkan ince uzun toprak. Öyle acı dolu bağırdım ki bu sesi en son krallığım yok olurken çıkardığımı hatırladım. Ayaklarımın altındaki toprak da eski haline gelince bir idam mahkumu gibi sadece ip değil toprakla havadaydım. İğrenç bir kahkaha atınca tekrardan başımı yere eğip baktım o iğrenç suratına.

"Ne yazık keşke daha acı dolu bir ölümün olsaydı ama elimden bu kadarı geldi."

Ellerimle boğazımı sıkan topraktan son bir kez daha çıkmayı deneyip bağırdım. Bayılmak belki de ölmek üzereydim. Çok geçmeden büyük sınıf kapısı şiddetle açılıverdi. Etrafı seçemiyordum ve kulaklarım uğulduyordu. Garip bir kırılma sesi geldi ve bedenim yere çakıldı.

Nefes alamıyordum, öksürüyordum, kahretsin boğazım yanıyordu. İki büklüm boğazımı tutup öksürüyordum. Derin nefesler alıp başımı arkaya attım. Hiddetli sesler geliyordu ama kulaklarımın uğuldamasından duyamıyordum. Seçebildiğim birkaç cümlenin ardından dönen başımı kaldırıp önce sınıftaki boğucu havayı hissettim ardından bağıran ve sinirden yüzü kızarmış az önce beni öldürmeye çalışan toprak varisini gördüm.

"Seni ne alakadar eder, çık git şuradan." diye bağırıyordu.

Hektor muydu konuştuğu, belki de Mira, Violet?

Kafamı kaldırıp konuştuğu kişiye baktım. Tahmin etmeyi bırak hayal bile edemeyeceğim biriydi.

"Bu kız haftaya yarışmaya kadar bana lazım."

Sinirle güldü toprak varisi ve "Siktir git şuradan." dedi.

Rex içeriyi her adımında daha da boğucu hale getirerek avını yakalamak üzere bir avcı gibi yaklaştı Owen'a. Gariptir ama gözlerinde korku gelip geçti toprak varisinin.

"Sana bu kız bana bu hafta lazım dedim. Haftaya ne yaparsan yap beni alakadar etmez. Bir sorunun var mı?"

Owen geri adım atıp o iğrenç yüzünü bana çevirdi. Her zerresinde küçümseme ve iğrenme vardı.

"Güçsüzün teki haftaya yarışmada bile işine yaramayacak, kehanetteki kız olduğunu bile sanmıyorum."

Vay be, ben doğmadan önce bana adanan o büyük kehanet. Krallığım yok olurken beni destekleyen bir sesti o kehanet. Şimdi ise onu bile elimden almaya çalışıyordu.

Cehennem Ateşinin VarisiWhere stories live. Discover now