BÖLÜM SEKİZ: "Kabus"

1K 123 21
                                    

Ben geldimmm, hem de yeni bölümle.  Bu kitabı yazmak bana gerçekten keyif veriyor. Güçlü karakterler ve her karakterin garip bir yanı var. Ne olacağı kestirilemeyen yerler var. Tabi bunlar benim düşüncelerim güzellerim. Sizin düşünceleriniz nelerdir?♥

Hadi bölüme geçelim. ; )

               Rex beni ayaklarıma kadar süzüp kaşlarını çattı. "Yine büyü yapmayı mı deniyorsun?"

Uykudan yeni uyandığım için pürüzlü çıkan sesimle "Hayır," dedim. Kalbimin ağrısı azalıyordu ve elimi sol yanımdan çekip "Senin bu saatte ne işin var burada?" diye sordum.

"Odamdaki mumlar deli gibi yanıyordu ve rengi maviydi. Uykumu kaçırdın. Büyü yapıyorsan bile bu kadar belli etme."

Büyü falan yapmıyordum. Kehanet günü yaklaştığı için zaten uykum çok oluyordu.

Başımı iki yana sallayıp "Kabus gördüm, bilerek yapmadım," diyerek açıkladım.

Gözleri aklımı okumak istiyor gibi bakıyordu ve ben istemsizce gözlerimi kaçırıyordum. Sanki öyle bakıp o günlerimi görecek, bana acıyacak gibi hissediyordum. Çaresizliğimi görecek diye ödüm kopuyordu. Ama o sadece tek kaşını kaldırıp "Kabuslara ne iyi gelir biliyor musun?" diye sordu.

Başımı yana yatırıp anlamsız bir bakış attım.

"Gel benle varis." Arkasını dönüp yürümeye başladı.

Gitmeli miydim? Gecenin bu saati nereye gidecektik ki? Kabusa iyi gelecek şey...

Ayaklarım takım arkadaşımın arkasından çekingen adımlarla yürümeye başladı. Rex yürüdü, ben yürüdüm. Merdivenlerden indi ve akademinin dış kapısının olduğu yere yürüdü. Dışarı mı çıkacaktık ama akşamları kapı kilitleniyordu. Kapıya yönelip kilidi açmak için aklımda tutamayacağım sözleri söyleyip kapının açılmasını izledi. Kapıyı açabiliyordu, sözleri biliyordu. Bu nasıl bir ayrıcalıktı böyle?

Şaşkın çıkan sesimle akademinin kapısından çıkan Rex'e aklımdaki soruyu sordum.

"Kapının kilidini nasıl öğrendin?"

Dalga geçer konuştu. "Ben bir kralım unuttun mu varis, krallıkla alakalı bir durum olursa ve benim aceleyle çıkmam gerekirse pencereden mi çıkacağım?"

Böyle alaycı konuşmasına sinir oluyordum ama haklıydı. Dışarıya çıktığımdan beri soğuk ince geceliğimin içine işliyordu. Daha ne kadar yürüyecektik? Akademiden yeterince uzaklaşmıştık zaten ve ormana doğru gidiyor gibi görünüyorduk. Aklımdan olur olmaz şeyler geçiyordu.

İyice ormanın içine ilerleyince istemsizce ürperdim. Etraf fazlasıyla karanlıktı ve ay ışığındaki gölgeler korkutucu oyunlar oynuyordu.

Rex eliyle gövdesi kalın ve dalları yere kadar inen bir ağacın dallarını çekip geçmem için yüzüme baktı. Umarım düşüncesizliğim yüzünden gene başımı belaya sokmam diye düşünüp eğilerek ağacın altından geçtim ve görsel bir şölenle karşılaştım. Burası ağaçların arasına gizlenmiş dağın eteklerinde olan bir göldü. Ay ışığının yansımasıyla parlayan küçük gölün etrafı kocaman bir açıklıktı. İçimi kaplayan mutlulukla göle yürüdüm. Eğilip suya dokundum. Gülümseyip gölün yanına oturdum. Karanlık kral bu işi biliyordu. Burası rahatlatıcıydı, rüzgarın saçlarımı uçuşturması ve ayın ışığı... Gözlerimi kapatıp arkaya uzandım. Çekirgelerin sesleri huzur veriyordu. Yanımdaki haraketlilikle gözlerimi açtım ve yanıma oturmuş gölü izleyen karanlık krala baktım.

En son ne zaman bu kadar huzurluydum?

"Teşekkür ederim Rex."

Yüzüme bakmadan başını aşağı yukarı salladı. Yattığım yerden doğrulup odadan çıkarken hemen giydiğim düztaban ayakkabıyı çıkardım ve ayaklarımı suya değdirdim. Soğuk ama bir o kadar da iyi hissettiriyordu su. Biraz daha suya yaklaştım. Şu suda yürümek ve batmamak ne güzel olurdu.

Cehennem Ateşinin VarisiWhere stories live. Discover now