3

27 6 18
                                    

Olanlardan haberi var gibi hiçbir şey söylemeden sadece peşimden geldi. Benim attığım üç adım, onun tek adımına eşitti. Elindeki antenli telefonun kapağını sert bir şekilde açtı, birkaç saniye içinde defalarca arama yapmıştı. Koşmaya mecalim kalmadığı anda kaldırıma çökerek fabrikayı işaret etmiştim. Çevresine bakarak birkaç adım daha atmıştı ki durdu, geri döndü ve bana baktı. Çok geçmeden itfaiye, ambulans ve ekip arabaları sokağı doldurmuştu.

Hala daha gözlerini üstümden çekmemişti. Alıp verdiği nefes burnundan bir duman gibi çıkarak kendini belli ediyordu. Hayal mi gerçek mi olduğunu anlamak isterken kolumu sıkıca tutan eli hissetmem gerçek olduğunu kanıtlamıştı "yaptığınız şaka çok mu komik?" şaka... Neyin şakasından bahsediyordu, herkes gözümün önünde can vermişti. Beni yanan binaya doğru çevirdi ve itti "Burada yanan ya da ölen kimseyi görüyor musun? Ben görmüyorum çünkü!" şaşkındım, hiç olmadığım kadar şaşkındım hem de.

Bunun olmasına imkân yoktu. Olan biten her şey gözlerimin önünde olmuştu, bu gerçekten imkansızdı "Ama hepsi yanıyordu!" sağ güzünden kıpkırmızı bir damar belirmiş gözü parmağındaki yüzüğün taşı gibi parlamıştı "Ben burada..." sesi çok yüksekti. Normal bir insanın bağırması olamayacak kadar yüksekti. Daha sonra sesinin tonunu düşürdü "Ben burada yanan tek bir şey görüyorum, o da senin başın." yanlış yere gelmiş olma ihtimalimiz bile vardı ama bir sürü görevli kızgın bir ifadeyle bana bakarken konuşmaktan bile çekiniyordum.

Parmaklarıyla burun kemerini sıktı ve ona doğru yaklaşan kel adama döndü hızla "Sakın tek kelime etme. Saçma gençlerin aksiyon arayışı işte." amacım bu değildi kesinlikle bu değildi. İtfaiye şoförüyle aralarında sessiz bir şekilde konuşuyordu. Fabrika bahçesi buradan görünüyordu. Kimsenin burnu bile kanamamıştı; hepsi eskisi gibi dans etmeye, sohbete ve oyunlarına devam ediyorlardı "Alın şunu götürün karakola ifade alın tutanak tutun!" içimdeki en kullanmadığım şiddet tarafım ona doğru atıldı ve "Ben sadece yardım etmek istedim. Hepsi ölecekti." laflarıma inancı yoktu.

Orada bulunan kimsenin yoktu çünkü inanması imkânsız bir durumdu. Koyu kahve gözlerini kısarak beni izliyordu. Kel adam bir adım yaklaştı "Senin deli raporun yoksa söylediğin hiçbir şey bende bir yer etmez. Bugün senin gibi gereksizler yüzünden, gerçekten can verenler oldu. Gördüğün şeyler hayal dünyanı etkilemiş olabilir ama bugün şehir yandı, yarısı kül oldu, Burada senin şakan, eğlencen için toplanan bu kadar insan, gerçekten ölümün pençesinde olanı kaybetti." beynimi düşünmeye zorladım. Zorladım ki bileyim ben ne hata yaptım "İnanması güç ama sınıfımdan biri yüzünü yaktı, banyoya çıktı fakat birkaç dakika sonra ağzı kesilmiş olarak üçüncü katın penceresinden yere düştü. Sonra... Sonra..." beynim olanların geri kalanını silmiş gibiydi. Boşluğa baktım "Güzel senaryo hangi film bu kamera nerede?" üzerime doğru bağıran adamı, o durdurmuştu "Rauf Bey! Tamam ortada sorun büyük ama söyledikleri doğru da çıkabilirdi. En iyisi mutlu olmak değil mi?" minnet duymuştum yoksa bu kel adam sabah kadar bağırmaya devam ederdi.

O, tekrar bana baktığında hatırlamak için kendimi zorladım "Sonra ben..."

Uzun saçlı adam "Sonra sen..." diye bağırmıştı ki kel adamın kahkahasını duyunca sustu "Ah Attila hiç aran yok. İyi polis misim kötü polis mi karar ver. Neden şimdi bağırıyorsun?" gülmeye devam ediyordu, önce büyük bir gürültü sonra da hep bir ağızdan büyük bir bağırtı kopmuştu.

Fabrikaya doğru baktığımda az önce tam önüme düşen çocuk, tekrar pencereden düşmüştü. O adam ve arkadaşı boş bir ifadeyle yerde yatan bedene bakarken, ambulans görevlileri bahçe kapısına koşmuştu. Pardösünün ceplerinden ellerini çıkararak adım adım yürüdü ve can çekişen çocuğa doğru gitti. Ağır bir şekilde yere oturmuş inceleme yapıyordu. Evdeki herkes dışarı çıkmış dehşet içinde olanları izliyorlardı. İnsanlar birbirine sarılmış ağlarken, birkaç kişi ailesini arayarak onları almasını istiyordu. Kalabalık, görüş açımı kapatmıştı. Elimle insanları ittim ve onlara doğru yaklaştım. Sağlık görevlisi "ölmüş." dediği anda bedenime sıcak bir dalga yayıldı. Cesedin yüzüne baktıktan sonra gözleri beni buldu. Ölen çocuğun arkadaşı köşede durmuş, ağlamaya bile mecali yok gibiydi. Arkadaşının yası çok erken başlamıştı ve bu ömrünün sonuna kadar sürecekti.

SESSİZ GECEOnde histórias criam vida. Descubra agora