5 APOLLİNE'NİN BEDENİ

27 6 35
                                    

 BÖLÜM 5

Ups! Gambar ini tidak mengikuti Pedoman Konten kami. Untuk melanjutkan publikasi, hapuslah gambar ini atau unggah gambar lain.

 BÖLÜM 5

APOLLİNE'NİN BEDENİ

Kollarımın arasında canlı bir beden vardı. Her bir zerresi ayrı ayrı titriyordu, görünmez olmak ister gibi başını göğsüme saklamıştı. Kaçmanın bir yolu yoktu, bu gece olanlarla bunu yakından öğrenmiştim. Saklanmak için kaçmak, kaçmak içinse saklanmamız gerekiyordu ama gölgelerden kaçmanın yolu koşmak mıydı?

Geriye doğru adımlar atıyordum, çıt sesi çıkmıyordu, gölge yavaşlamıştı. Üstüne düştüğü her yeri zifiriye boyuyordu. Aramızda sadece birkaç metre kalmıştı ki döndüm, tüm gücümle koştum. Ses olmadığı zaman kimsenin peşine düşmüyordu sanırım. Boş olduğunu sandığım şehrin içinde yankılanan silah sesleri duraksamama sebep olmuştu. Peşimizde hiçbir şey yoktu ta ki kucağımdaki çocuğun seslerden korkup çığlık atmasına kadar.

Çatırdamaları duyabiliyordum.

Büyük binaları yutarak gelen ve sokak lambalarını patlatan karanlık, tıpkı bir bakteri gibi etrafa yayılmış, tekrar izimizi bulmuştu. Fakat bu sefer istesem de kaçamayacağım kadar büyüktü. Karanlığa esir olan her ev, önce büyük çatırtılarla yerinden oynuyor sonra da birer birer patlıyorlardı. Kabullenmişlik vardı içimde, yere çöktüm ve gözlerimi kapattım. Rüzgârın sesi kulaklarımdayken güçlü bir sesin haykırışını duyuyordum şimdi. Gırtlağı parçalarcasına çıkan titreşimler kulaklarımı dolduruyordu. Zemine vuran sağlam ayak sesleri ve hemen ardından ikinci bir haykırış. Bu ses... Onundu. Tanımamama imkân yoktu. Ciğerlerine derin nefesler çekiyor ve göklere kadar çıkan güçlü sesiyle gölgeyi peşine çekiyordu.

Rüzgâr, saçlarının arasından dalga dalga geçiyor her şey ağır çekime alınmış gibi ilerliyoru. Metrelerce uzaktan onun gözlerini görebiliyordum. Net, berrak ve parlak... Gözlerini görünce nefes almıştım.

Çocuğa sıkı sıkı sarılan kollarım yavaşça açıldı ve bitkin bir şekilde iki yana düştü. Buz tutmuş yolun üstünde öylece oturuyordum. Dedektifin adımları tam önümde durmuştu. Saçları yüzüne doğru savruluyordu, omuzları da başı gibi dikti. Karanlığa bakarken gözleri, karanlığın aksine düşmek için ışıl ışıl parlıyordu. Yüzüne düşen ışık ve gölge keskin yüz hatlarının her bir ayrıntısını belli etmişti. Yumruk yaptığı iri ellerini iki yana açtı ve ilahi bir güç tarafından yetenek niteliğinde verilmiş olan sesiyle tekrar haykırdı. Herkesi yutan ve öldüren, her şeyi paramparça eden bu şey onun karşısında diz çökmüş, koskoca binaları bile parçalayan gölgeler ona yaklaşmaya çekinmişti. Tam arkasında, ayaklarının dibinde çökmüş öylece onu izliyordum.

Uzunca gövdesi, aşılması güç koruma duvarını andırıyordu. Ona tutunsam düştüğüm bu yerden kalkacak ve bir daha hiç düşmeyecektim. Bunu daha şimdiden anlıyordum. Söylenene göre biri o gün üç kere karşına çıkarsa senin kaderin olurmuş. Belki güzel bir anı belki de aşılması güç bir acı ama muhakkak kaderinde bir yeri olurmuş. İlki tesadüf, ikincisi şans üçüncüsü ise kasten olan bir karşılaşmaymış. Geniş sırtı bana dönüktü, omzunun üstünden attığı bakışları gördüğüm anda gözlerimi hiç kaçırmadan ona daha dikkatli baktım.

SESSİZ GECETempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang