5.Bölüm

59 10 14
                                    


Okinawa'ya gitmeye karar vermem ile havaalanına gidişimiz arasındaki sürenin nasıl geçtiğini anlayamamıştım. Aslında gidebileceğimden çok emin olmayarak kabul etmiştim. Birçok pürüz vardı ki bunun başında iş yerim geliyordu. Yıllık iznimi kullanmam konusunda problem çıkaracaklarına emindim ama ne derler bilirsiniz, doğru yerlerdeki doğru insanları tanıyorsanız, hayat sizin için rahat akar. Bizim doğru adamımız elbette ki Park Chanyeol'dü. 40 derece ateşle ofise gelemeyip, hastalık izni kullandığım için bana surat asan patronum hiçbir problem çıkarmayarak yüzünde gülücüklerle bir tatili hak ettiğimi söylemiş ve bana iyi tatiller dilemişti.

Yavşak herif.

İzin aldıktan sonrası tam bir curcunaydı. Baekhyun ve Sehun bir olup ellerinde uzun bir liste ile beni tatil alışverişine çıkardı. Bir hafta sonum, asla giymem dediğim renklerdeki tişörtleri, transparan gömlekleri ve mayoları denemekle heba oldu. Onlar aldıklarımızın ne kadar harika olduğundan bahsederken ben kaç maaşımı bu sefil şeylere verdiğimi içten içe merak ettim.  Uçak biletleri konusunda ise Sehun oldukça bonkör davranıp, first classtan aldı. Elbette, bütçem bunu karşılaşmazdı ama arkadaşımın gönlü ekonomide uçmama elvermemişti. Uzun süren tartışmalar sonunda beni ikna etmiş ve bilet paramın üzerini o tamamlamıştı.

Ve işte şimdi sabahın kör saatinde hava limanında pasaport kontrolünü bitirmiş, diğerlerinin gelmesini bekliyorduk. Sehun ve Baekhyun bir köşede oturmuş uyuklarken, ben gerginlikten etrafta dolanıyordum. Yakama yapışan kalp çarpıntım ve hafif titreyen ellerimi durdursam kendimi daha iyi hissedeceğim kesindi.

Beni ilgilendirmeyen ve ilgilendirse bile alamayacağım şeylere göz attıktan sonra çocukların yanına doğru adımladım. İki kişi bıraktığım grup, sekiz kişiye tamamlanmış gibi görünüyordu. Aranan gözlerimi içten içe azarladım, kızgınlık ve sabırsızlıkla yüzüme bakan Sehun'un yanına gittim.

"Telefonuna niye bakmıyorsun? Hepimiz seni aradık! Geç kalacağız."

"Üzgünüm sessizde unutmuşum." Sehun yolculukları sırasında hep gerildiğini söylemişti ama bu kadarını bende beklemiyordum. Olmamız gerekenden bir saat önce yola çıkmıştık, iki gün boyunca gideceğimiz güzergahı gözden geçirmiş ve en hızlısını seçmişti.

"Sehun sakin dostum... Naber Soosoo?" Büyük haber! Chanyeol adımı öğrenmiş ve kanka olmuşuz, haberim yok.

"İyiyim Chanyeol sen?"

"İyiiii, Sehun'a aldırma her yolculuk öncesi böyle oluyor..."

"Arkadaşımı bana tanıtmaya çalışman büyük incelik ama onu iyi biliyorum merak etme." Samimi olmayan bir gülüşü yüzüme yerleştirdiğimde Chanyeol gıcık ve içten bir kahkaha attı.

"Tanrım! Çok sevimlisin." Ağzından çıkan cümleler, öfke ile kaşlarımın çatılmasına sebep oldu. Nefret ediyordum, birinin bana bunu söylemesinden nefret ediyordum!

"Ben ..." Dişlerimin arasından tıslayacakken alaylı ifade ile beni dinleyen Chanyeol'ün koluna giren Baekhyun ikimizin de dikkatini dağıttı.

"Chanyeol geç kalmadan kapıya ilerleyelim hem Jongin nerelerde?"

"Herkese merhabalar..." Arkamdan gelen enerjik sesi, az önce saldırmaya hazır tüm birliklerimin çığlıklar atarak saklanmasına sebep oldu. Derin nefes alıp arkamı döneceğim sırada anlayışlı gülümseme ile bana bakan Junmyeon ile göz göze geldim. Sırtım ona dönük bir şekilde dururken daha fazla garipleşmemek adına döndüğümde ise bembeyaz keten gömleği ile güneş gibi gülen adama baktım. Her zamanki gibi esmer teni parıldıyordu. Ne havaalanın aptal gürültüsü ne diğer insanların aptal şakaları hiçbir şey umurumda değildi. O buradaydı ve söndürdüğümü sandığım kıvılcımlar, kalbimde kor gibi yanıyordu.

Time Clipping Cupid's Wings // kaisooWhere stories live. Discover now