6.Bölüm

60 9 7
                                    


Sehun bellboya bahşişini verirken bende geniş ferah odamıza göz atıyordum. Gerçekten harika görünüyordu, kapının tam karşısındaki perdeyi araladığımda karşıma çıkan deniz manzarası kıkırdamama sebep oldu. Hemen camı açıp deniz kokusunu derince soludum. Seul'un kirli havasından sonra temiz hava yenilenmişim gibi hissettirmişti.

"Soo ben odama geçiyorum." Sesini duyunca kafam karışmış bir şekilde ona döndüm.

"Beraber kalmayacak mıyız?" Söylediklerim onu eğlendirmişe benziyordu ki sinir bozucu şekilde kıkırdadı.

"Lisede olsaydık belki? Kyungsoo tatile geldik, eğlenip yeni insanlarla tanışıp onları gece yatağımızda misafir etmek isteyeceğiz? O sırada kapıya çorap asıp gelmemeni mi söyleyeceğim?"

"Doğru." Yüzündeki alaycı ifade silinirken tatlı bir tebessüm ile yanıma yanaşıp kollarını belime doladı ve omzumu okşadı.

"Benim küçük tatlı rahibim." Kolumu sırtına geçirdiğimde, beni serbest bıraktı ve aceleci adımlarla kapıya doğru yöneldi. Ayağımdaki ayakkabıyı çıkarıp ona fırlattığımda bana öpücük attı.

"Defol!"

"Bende seni seviyorum." Odanın dışından bile duyulan kahkahası sinirimi hoplattı.

Aşağılık Velet!

Sinirle alnımdaki saçlarımı geriye ittirdim. Seul ile Okinawa arasındaki sıcaklığı hesaplayamamış olduğumdan üzerimdekiler fazla kalın gelmiş ve leş gibi terlemiştim. Diğer ayakkabımı da bir köşeye fırlatıp duşa girdim.

Ilık su üzerimdeki yapış yapış pisliği alırken kendimi daha iyi hissettim. Su bana her zaman iyi geliyordu. Tatil nasıl geçecekti bilmiyordum ama yol boyunca gelirken gördüğüm manzara ve odamın deniz görmesi benim için yetip artardı. Hiçbir şey yapmasam bile benim için çok güzel bir tatil olurdu. Denize kıyısı olan bir yerde büyümemiş olmama rağmen hep deniz özlemi duyarım içimde. Mutsuz olduğumda, stresli olduğumda kendimi deniz kenarında ayaklarım kuma gömülü hayal ederken sakinleşirim. Dalgalar ile uzaklaşan dertlerimin peşinden el sallamak garip bir mutluluk verir.

Duştan çıktıktan sonra buharlaşan aynayı elimle temizledim. Dişlerimi fırçalayıp, Sehun'un verdiği kremi suratıma sürerken birdenbire ışıl ışıl olan gözlerimle durakladım. Önceleri ölü balık gibi bakan gözlerim keyifli duruyordu, daha mutlu hissediyordum doğruydu ama bunu sadece deniz kıyısında olmama bağlayamazdık. Gözlerimi kapattım ve derin bir iç çektim.

Sıçmıştım.

Kim Jongin yine kanıma girmişti, tatlı tatlı gülmüştü, beni büyülemişti. Tenime doğru fısıldayıp, uçak yolculuğu boyunca ellerini üzerimden çekmemiş, otele gelinceye kadar arabada benimle ilgilenip bana adayla ilgili bildiklerini anlatmıştı. Ve işte bu kadar! Kim Jongin için gözlerimde çoktan ışıklar yanıp sönmeye başlamıştı.

Gözlerimi açıp, alnıma yapışan saçlarımı ellerimle geriye doğru taradım ve kendimi inceledim. İşte elimizde olanlar; Sıradan bir alın ve ondan daha sıradan siyah saçlar, büyük herkesin çekingen yaklaşmasına sebebiyet veren donuk gözler, sevimli bir burun -yüzümde sevdiğim tek şey-, orantısız saçma sapan dudaklar ve bazen şeffaf duracak kadar soluk beyaz bir ten. Evet biliyorum, beyaz tene bayılan, bunun için kendini ilaçlarla beyazlatanlar bile var ancak benim tenim öyle güzel bir beyazlıkta değil. Onlar kar beyaz gibiyken benim tenim daha çok 'merhaba! mezardan yeni çıktım' beyazlığında. Ve bunlara yetmezmiş gibi yemek yemişim de çenemde kalmış gibi görünen benlerim! Gözlerim, bedenimdeki diğer benlere kayınca homurdandım. Resmen birisi üzerime siyah boya sıçratmış gibiydi. Göbeğime baktığımda hissettiğim hoşnutsuzluk, sinir ve hayal kırıklığı ile kendimi yatağın üzerine attım ve tavana baktım.

Time Clipping Cupid's Wings // kaisooHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin